Sakarya (241) Yasaklar üzerinden yürütülen havuç politikalarına kanmayız
Öncelikle ülke olarak yaşanmakta olan normalleşme sürecini, açılım çalışmalarını baltalamaya yönelik provokatif eylemleri üzüntü ve endişeyle takip etmekte olduğumuzu ifade ediyoruz. Etnik ayrımcılıktan beslenen Türk ya da Kürt, şovenizmin her çeşidini esefle kınadığımızı özellikle belirtiyoruz. Anlaşılan o ki, askeri ve sivil vesayetin siyasi temsilcileri, darbe ve terör tehditleriyle halkın canından bezdirilerek özgür iradesine ipotek koymak istemektedirler.
Toplumu, bu karanlık ve kanlı eylemleriyle yıldırmak isteyenler umduklarını bulamamanın yorgunluğuyla kahrolacaklar. Halkımızın her türlü tehdide rağmen bu tahriklere kapılmayarak, çağa ve değişime direnen statükocuları en güzel şekilde cezalandırdığını düşünüyoruz. Yeni anayasa çalışmalarının meclis ve kamuoyu gündemine oturduğu şu günlere, devlet ile toplum arasındaki çatışmaların çeşitli örneklerine şahit olarak geldik.
Hatırlarsak, başörtülü milletvekili milletin meclisinden baskıyla çıkarılıyor… YÖK’ün Üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiren uygulaması Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor…Adaletsiz katsayı uygulamasını iptal ve yürütmesinin durdurulması istemini danıştay reddediyor…
Evet, ibretle izlemekte olduğumuz bu kanun savaşlarının, bölgedeki kaçınılmaz değişim sürecinde vaziyet alma mücadelesi olduğunun farkındayız. Gerek iç dinamiklerin gerekse dış etkenlerin beslediği yeni yapılanmada, pazarlık gücünü artırmaya yönelik bu kavgaların ardırda nüfuz alanını genişletme, kontrol gücünü artırma çabaları olduğunu biliyoruz. Ulusalcı – kemalist statükocularla liberal – uluslar arası sermaye arasındaki kavgada müslümanların istismarına asla fırsat vermeyeceğiz. Yasaklar üzerinden yürütülen havuç politikalarına kanmayacağız. Kayıtsız şartsız başörtülü bayanlara yönelik her türlü ayrımcılığa son verilene kadar direneceğiz.
Konuşmaya gelince demokrasiden, insan haklarından, avrupa standartlarından dem vuran, ancak uygulamaya gelince ülkenin özel şartlarını dayatan devekuşu anlayışında bir kanun mantığını şiddetle reddediyoruz. Yeni anayasa çalışmalarının olgunlaşmaya yüz tuttuğu bu süreçte yaşanan hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, sosyal adaletin ve barışın temini için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmesini bekliyoruz.
Kayıtdışı alış veriş yapmaktan tutun da, trafik ışık ihlallerine kadar hiç bir kanun ihlalinin vatandaşın vicdanında olumsuz bir tesir yapmadığı gerçeği düşündürücü değilmidir? Yıllardır halkına cephe alarak kültürüne, düşüncelerine savaş açmış, aşağılamış, her türlü baskı ve zulümle ideolojik dayatmalarda bulunmuş, malıyla, canıyla bedel ödetmiş bir yönetim anlayışı hangi güven ve saygınlığı bekleyebilir? Bu münasebetle anayasa düzeyinde yaşanan gelişmeler bu güvenin tesisi için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Kanun koymanın esasını teşkil eden vicdani karşılık oluşturulmadan, toplumsal mutabakat gözetilmeden oluşturulacak her metin beyhude bir çabanın ötesine geçmeyecektir.
Bir kez daha hatırlatıyoruz ki, milyonlarca başörtüsü mağduru için tek çözüm; isteyenin istediği her yerde başını örtmesine imkan sağlanmasıdır. Yasalarla teminat altına alındığı halde herkesin inandığı gibi yaşama özgürlüğü -hangi ölçüde olursa olsun- engellendiği sürece bu sorun sosyal barışı tehdit etmeye devam edecektir.
Son örneğiyle ayırımcılık kaynaklı tehdit, OYAK-RENAULT fabrikasında yaşanmıştır. Bize ulaşan mağdur ifadelerinden ve basına yansıyan haberlerden de anlaşıldığı üzere fabrika kooperatif alış-veriş merkezine başörtülü kadınlar alınmayarak ayırımcılık suçu işlenmiştir. Esasen söz konusu firmanın, diğer özel sektör kuruluşlarında olduğu gibi ibadetini yapan çalışanlara baskı yaptıkları, ibadet alanlarını kapatma yoluna gittikleri, çalışanları fişledikleri ve işten çıkarmakla tehdit ettikleri bilinen bir husustur. Aynı anlayış ürettikleri otomobillerin satışında başörtülü müşteriler için bir sınırlama getirecekler mi, bilemiyoruz. Artıkbu saçmalarıklara son verilmesini istiyoruz.
Bilinmelidir ki, ülkenin sıhhate kavuşmasına yönelik çabaları her alanda tıkamaya çalışan darbe yaltakçıları içinde bulundukları zilletten kurtulamayacaklardır. Ordunun, anayasa mahkemesinin, yargının siyasallaştırılarak tarafsızlık gibi en temel ilkenin ihlal edilmesine çanak tutanlar, millet iradesini kayıt ve şarta bağlamak isteyenler tarihe yalnızca kara bir leke olarak iz bırakacaklardır.
Son olarak “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” sloganıyla başlatılan Gazze’ye gemi çalışmaları son hızıyla devam etmektedir. Filistin halkına destek olmak, İsrail’in keyfi kuşatmasının tanınmadığını ortaya koymak, hukuki olarak ambargonun delinebileceğini ispat etmek amacıyla Gemilerle Gazze’ye binlerce ton ilaç, tıbbi malzeme, çimento ve demir götürülecektir. Halen Gazze’de İsrail saldırılarında zarar gören okullar, hastaneler ve evler onarılamadı. İsrail ve Mısır, inşaat malzemelerinin Gazze’ye girişine izin vermiyor.
Yük gemilerinin yanı sıra yolcu gemileri de 15 Mayıs’ta inşaallah yola çıkacak. Bu gemiler Filistin’e insan hakları aktivistlerini, sivil toplum kuruluşu temsilcilerini, gazetecileri ve sanatçıları götürecek. Hemşehrilerimize bu insani yardım gemisine her türlü destek çağrımızı yineliyoruz.
SAGİR adına İlim ve Hikmet Vakfı