İlk başörtülü meclis üyesi o!

Halise Çiftçi’nin hikâyesi Kadın ve Aile dergisiyle başlıyor. Türkiye’nin kadın dergileriyle yeni tanıştığı bir dönemde, Halise Çiftçi ülkemizdeki ve dünya üzerindeki müslüman kadınlara “yazmayı öğütleyerek” başlıyor işe. Kamusal alan terapilerinin, yasakların olduğu seksenlerin ikinci yarısında Kadın ve Aile dergisi, yaptığı söyleşiler ve hazırladığı dosya konularıyla adeta ismiyle bütünleşiyor. Yazmak Halise Hanım için anlatmayı, anlatmak konuşmayı birbirinin ardı sıra getirirken, konferanslarda, seminerlerde, uluslararası toplantılarda buluyor Halise Hanım kendisini.

Her yer Turuncu oluyor

Sonra Türkiye’nin ilk başörtülü meclis üyesi oluyor. Tarih herkese kırılma noktalarını gösterirken, Halise Hanım yolda gördüğü işaretleri kalbine koya koya, kalbinin yol haritalarına baka baka yürüyor. Her seferinde insana dokunan projelere imza atıyor. Bu arada kamusal alan yasakları dinmiyor, Türkiye’nin yarınları çalkantılı bir sınavdan geçiyor.

Derken, muhafazakâr kızların, aile değerlerine hâlâ sahip çıkan kadınların yalnızlaşması düşüyor Halise Hanım’ın gündemine. Bundan sonra onun için her yer Turuncu oluyor. “Türkiye’de muhafazakâr kızların birikimini” paylaşmak, “Bende olan sende de var mı” diye sormak için yola çıkıyor Halise Çiftçi.

Bir kadının gündemindeki her şey bu dergide

Kapitalizmin, neo-liberalizmin etrafı kuşattığı bir dönemde sevgiyi, şefkati, merhameti, adaleti anlatan, küresel çıkmazların önünde külkedisi gibi duran bir dergi çıkartmaya bakıyor. Derginin adı çeşitli rastlantılarla Turuncu oluyor. Turuncu, feminizmin yükselişte olduğu bir dönemde merhameti, adaleti, aileye bağlılığı, ana-kız olmayı, eşlerin iyi geçinmesini öğütleyerek işe başlıyor.

Bir kadının gündemindeki her şey Turuncu’nun sayfalarına sıralanıyor. Siyaset, sosyoloji, edebiyat, din, mutfak, sinema, kitap… Her şey bu dergide konuşuluyor. Derginin genel yayın yönetmenliğini yürüten Halise Hanım, yaklaşık kırk kişilik bir ekiple gece gündüz demeden çalışıyor.

Turuncu, tasarımcısından fotoğrafçısına, yayına hazırlamadan yayın yönetmenine her şeyinin kadınlar tarafından hazırlandığı bir dergi olarak Ankara’ya, oradan da Türkiye’ye yayılan bir umut oluyor.

Tel örgüye düşlerini bağladılar bu kadınlar

Derken, Halise Hanım dünyadan sesler dinlemeye başlıyor. “Dünyada başka kadınlar ne yapar, duvarların arkasında neler konuşur, annelik onlara neler katar” diyerek yeni bir düşün ortasında buluyor kendini. 14 ülkeden 18 hikâye toplanıyor, Tel Örgüye Düş Bağlamak kitabı doğudan ve batıdan kadın hikâyeleriyle savaşlara, krizlere, değişen sınırlara, ambargolara meydan okuyor.

Halise Çiftçi’nin mücadelesi devam ediyor.

Balıklar unutsa da Hâlık unutmaz!

Ümmügülsüm Tat, Dünya Bizim

Bir cevap yazın