Bursa: Yasak sürüyor, direniş de!

Bursa Mazlum-Der olarak gerçekleştirdiğimiz başörtüsüne özgürlük direnişine verdiğiniz destek için hepinize teşekkür ediyoruz. Müslümanların onur olarak kabul ettiği ve dini bir vecibe olarak gördüğümüz başörtüsünün özgürlüğü, artık her türlü hakkın savunulduğu günümüzde acil bir gerekliliktir. Vergi verirken, askere alınırken giyimine ve düşüncesine bakılmayan insanların, okullara ve kurumlara alınırken bir rejim sorunu olarak görülmesinin artık savunulacak bir tarafı yoktur.

Başörtülüler bu ülkenin asli unsuru olup diğerlerinin sahip olduğu tüm haklardan yararlanma hakkına sahiptir.

Gün geçmiyor ki başörtüsü zulmüyle ilgili bir olay yaşanmamış olsun.

KPSS’yi kazanan imam hatip mezunu iki gencin, ÖSYM tarafından Afyonkarahisar Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlüğü’ne yerleştirildikleri halde, yetkililerin, ‘Siz imam hatip mezunusunuz, biz sadece teknik lise mezunlarını alıyoruz’ açıklamasıyla göreve başlatılmadığına şahit olduk. İlgili birimlerdeki görevlilerden hesap sorulmasını istiyoruz.

Yine yüzbinlerce öğrencinin üniversitelere girebilmek için sınava girdiği eski adıyla ÖSS, yeni adıyla YGS ya da LYS sınavında da başörtüsü zorbalığı ve zulmü devam etti.

Ey vicdan sahipleri, Ey iman Sahipleri!

Siz ki, bir mazlum görseniz onu savunmakta tereddüt etmezsiniz!

Açı doyurur, yetimi gözetirsiniz!

Eğriyi doğrultmaya gayret edersiniz!

Elinizden ve Dilinizden geleni ardınıza koymazsınız!

Size ne oldu ki ötelenmiş, itilip kakılan, kızlarınıza sahip çıkmıyorsunuz. Bir gün sorulursa : “O hakkı gasp edilen kızların, hakkını savunmaktan seni alıkoyan neydi” diye, ne cevap vereceksiniz.

Ey siyaset Sahipleri! Siz ki meydan meydan dolaşır mavi boncuk dağıtır, herkese açılım yaparsınız, her hakkın kutsal olduğunu haykırır, daha iyi bir Türkiye vaat edersiniz. Kızları ve çocukları horlanan, okullara alınmayan, kimliği ve kişiliği dışlanan insanları halkınızdan saymıyor musunuz?

Televizyon televizyon koşarken bir kez aklınızdan geçiyor mu kaç yüz bin kız çocuğun geleceğinin karardığı? Ezilmişler safına itilmiş bu binlerce insan sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Daha düne kadar sizin akrabalarınızın, kızlarınızın, eşlerinizin, kız kardeşlerinizin bu zulüm nedeniyle aşağılandığını, ikna odalarında beyinlerinin kirletilmeye çalışıldığını, mağdur ve mazlum duruma düşürüldüğünü ne çabuk unuttunuz?

Hükümetin iktidar sahibi olduğunu görmek istiyoruz. Duygusal nutuklarla küresel aktör olunmaz. Kendi içindeki zulmü ortadan kaldıramayan bir devletin küresel ve bölgesel bir güç olacağının düşünülmesi bir akıl tutulmasıdır.

Muhalefetin ise çözüme katkı sağlamak yerine başörtüsü sorununu, ‘Siyasete girmezse kendiliğinden çözülür’ gibi ilkel gerekçelere bağlaması kabul edilemez bir tutumdur. Zikzak Kemal’in önce “başörtüsü sorununu çözeceğim deyip, ertesi gün ben böyle demedim” demesi, ülke sorunlarını nasıl çözeceğinin ipuçlarını vermektedir.

Ey onur sahipleri …. ! İnanmış bir kadın ve erkeğin insanlık onuru olarak seçtiği dininin gereğini yerine getirmesi, diğer haklar içinde sizce de bir yer tutmuyor mu? Bu kıyım ve vicdansızlık hakikaten onur meselesi değil mi?

Ey kalem sahipleri ! Her gün köşelerinizden gündelik geçici konularınız üzerinden, derinlemesine laf kalabalıkları içersinde yoğurduğunuz gündeminizde, hakkı gasp edilenlere yer yok mu? Aydın kişilikler olduğunuz iddiasıyla memlekete nizam vermede yarıştığınız tirajı komik matbuattan, bu ikinci sınıf görülmüş, hakları ellerinden zorla alınanlara yer yok mu?

Ey Emek sahipleri ! Ekmek ne kadar yaşamsalsa hayatımızda , din de o kadar yaşamsaldır. Bu duyarlılığı göstermek Taksime bayrak çekmekten daha mı az insan hakkıdır?

Ey Kanun sahipleri ! Adalete götürmeyen her kanun zulmün bir parçasıdır… Bu zulmün payandası olmayı ne kadar daha sürdüreceksiniz?

Ey Silah sahipleri ! Yüz yıl önce biz başörtüsü için Fransızlara memleketi dar ettik. Fransız kafasına alet olma çabalarına ne zaman dur diyeceksiniz? Barış gününde dost çoktur, savaş gününde kimlerin yanınızda cephane taşıdığını aklınıza getirecek ve onların torunlarına görülen bu zulme karşı ne zaman duracaksınız? Herkesle gülünür ama herkesle ağlanmaz, bunu unutmayınız.

Ey Sermaye sahipleri ! Zarara uğramasından korktuğunuz ticaret sizi çok mu meşgul ediyor? Uğruna gecenizi gündüzünüze kattığınız kârdan daha mı önemsiz kızlarınızın onuru?

Ve biz diyoruz ki;

Faşist bir zihniyetin ürünü olan kışla tipi eğitim sistemi derhal sorgulanmalı ve köklü bir değişikliğe tabi tutularak, özgür düşünceye imkân sağlayacak bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Bu ülkede yaşayan halklar kendi dillerinde eğitim alabilmeli, okullarda kendi kültürünü öğrenebilmeli, kendi şiirlerini okuyabilmeli, kendi tarihini tanıyabilmeli, kendi inançlarını yaşayabilmeli, kendi kimlikleriyle yetişebilmelidir. Halklar arasına nifak ve düşmanlık tohumları eken, coğrafyaları parçalayan zihinsel duvarlara karşı koymak her Müslüman ve insan için imanî ve insani bir sorumluluktur.

Günümüzün bir başka kanayan yarası olan Kürt sorununda da çözüm yolunda önemli adımlar atılmak zorundadır. Devletin, sorunu silah yoluyla çözmekten başka alternatifleri bulunmalıdır. PKK’nin bahane olarak kullandığı, operasyonlar derhal durdurulmalıdır. Silahlara veda edilmeyen bir ortamda hiçbir barıştan hiçbir haktan hiçbir kardeşlikten bahsedilemez. Akan kan bizim kanımızdır. Ölen insanlar bizim insanlarımızdır. Harcanan para bizim vergilerimizdir. Artık birileri kendi egolarını tatmin etmek için bu ülkenin maddi ve manevi kaynaklarını tüketmekten vazgeçmelidir. Devletleri “Akıl” yönetmek zorundadır. Devletleri “gurur” yönetemez . Gurur aklın en büyük düşmanıdır.

PKK’de derhal silah bırakmalıdır. Halkımıza daha fazla zarar vermemelidir. PKK’nin kimlerle iş birliği yaptığına , hangi konjoktöre göre hareket ettiğine, kimlerin safında durduğuna iyi bakılmalıdır. Kan ve zulümle âbad olunmaz. Olmaya çalışanların yeri tarihin çöplüğüdür.

Demokratik bir hukuk devleti olmak artık devletin bir iddiası olmaktan öteye gidememektedir. Yüksek mahkemeler birilerinin cirit oynama alanı olmamalıdır. Seyfi Amcanın hukukunun işletildiği bir ülkenin hukuku, majestelerinin gugukundan öteye gidemez. Ülkenin geleceği HSYK, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin; hakk,hukuk ve insanlık dışı planlarına terk edilmemelidir.

Gazze’ye Yardım götüren gönüllülere yapılan saldırı insanlığa yapılan bir saldırıdır. Yüzyıl da geçse bu hesap sorulmak zorundadır. İnsanları sebepsiz ve sorumsuzca katletmek ancak teröristlerin hüneridir. Hükümet bu konunun takibini yapmalı ve bu insanlık ayıbının hesabını sormalıdır.

Tarihin bu keskin virajında, tüm iç sorunlar barış ve adaletle çözülmeli, dünyadaki sorunlara duyarsız kalınmamalıdır.

İnsanların kendilerini özgür ve mutlu hissedebilecekleri sivil bir anayasa derhal hazırlanmalıdır. Anayasa değişikliği çalışmaları sınırlı ve dar kapsamlı olmamalı, sonradan ortaya çıkabilecek sorunlara kaynaklık etmemelidir. Ortak bir hedef için hareket eden Ergenekon, PKK ve Uluslararası organizasyonların referandumu engelleme çabaları deşifre edilmelidir. Hukukun üstünlüğünün şiar haline geldiği, üstünlerin hukukunun sona erdiği, hiç kimsenin eğitim ve çalışma hakkının elinden alınmadığı bir ülke hepimizin özlemidir.

Ülkenin dört bir yanında her hafta, her ay başörtüsü yasağı için direnen kardeşlerimizi saygıyla selamlıyor ve muhabbetlerimizi gönderiyoruz.

Bizler yasak bitene kadar bu meydanlardan inmeyeceğiz.

Bir cevap yazın