Son günlerde kişisel sebeplerle başlayan ancak gittikçe tırmanan toplumsal çatışma ve linç girişimleri korkutucu ve endişe verici bir boyuta ulaşmıştır. Bursa-İnegöl’de başlayan ve Hatay-Dörtyol’da hala devam eden olaylar, çatışmalarla yürütülen toplumsal cinnete yeni gerekçeler üretiyor.

Yıpranan ve kurbanlar vermekten usanmış halkların yeni bir savaş konseptine doğru yönlendirilmesi, ülkenin en temel sorunu olan Kürt Sorunu’nun daha da derinleştirilmesinden başka bir şeye hizmet etmiyor. Umutlar kırılıyor, kötümserlik ve korku, insanımız üzerinde kara bulutlar gibi dolaştırılmak isteniyor.

Bu tür toplumsal kırılmaların provokasyonlarla tırmandırıldığı  gerçeği, artık herkes tarafından bilinen bir yöntem. Devletin, yani valilik ve kolluk güçlerinin olayların yatıştırılması ve büyümesini engelleme görevi layıkıyla yerine getirilmemiştir. Olayların bu boyuta gelmesinde ciddi ihmallerin bulunması, gerekli ve yeterli tedbirlerin alınmaması, Hatay hadisesi için valinin sözleri, talihsizlikten öte bir durumdur.

İnegöl ve Dörtyol’da yaşayan binlerce Kürt insanının potansiyel suçlu olarak görülmesi ve milliyetçi çevrelerin kışkırtılarak bu insanların can ve mal güvenliklerini tehdit etmesi kabul edilemez bir durumdur. Toplumsal barış ve kardeşliğin zedelendiği, insanlık onurunun yaralandığı bu tür travmatik süreçler, acıları kolay geçecek ve çabuk iyileşecek yaralar değildir. Etkileri ve sonuçları açısından ciddi tahribatlar ve yıkımlar getiren bu tür süreçlere müsaade edilmemeli, derhal önleyici tedbirler alınmalı, ihmali ve sorumluluğu bulunanlar cezalandırılarak gereken adalet tesis edilmelidir.

Ayrıca bu süreçte rol oynayan faktörleri görebilme ve adaletin tesisine yardımcı olmak kaygısıyla şu sorular soğukkanlılık ve cesaretle cevaplandırılmalıdır:

Kışkırtılmış ve karakol basarak resmi araçları yakmış kimseler hakkında hukuki süreç işletilmiş midir?

Bu eylemi gerçekleştirenler, taş atan çocuklardan daha mı az ceza alacaklardır? Bu eylemler daha mı masum?

Aynı eylem Doğu-Güneydoğu’da olsa, bu aynı mukabeleyi görecek miydi?

Hatay valiliğinden yapılan “Vatandaşlarımızda oluşmuş bulunan infial anlayışla karşılanmaktadır” şeklindeki ifadeler, saldırganlık ve şiddeti destekleyen bir açıklama değil midir?

Karakol basıp, resmi araçları tahrip etmek böyle bir gerekçe ile hoş görülüyor ise öbür bölgelerdeki uygulamalar neden bu anlayışla muamele görmemektedir?

Ev ve işyerleri zarar gören yurttaşların zararları tazmin edilecek ve güvenlikleri sağlanacak mıdır?

Şiddeti tırmandıran ve kışkırtıcı bir faktör olarak toplumsal barışı tahrip eden bayrak uygulaması bir baskı ve dayatma girişimi değil midir?

İnsanlar ellerini-kollarını sallayarak ve hiçbir engelleme ile karşılaşmadan ev ve işyeri basabiliyorlarsa, bu güç, cesaret ve rahatlığı nereden almaktalar, bunlar neden engellenememektedir?…
 

gibi daha birçok soru cevabını  beklediğimiz sorulardır.

Barış ve Kardeşlik İçin Toplumsal Mutabakat Hareketi (BAKAH) olarak, sorularımıza cevap bekliyor ve olayların sebep ve sonuçları açısından, toplumsal barışı zedeleyen bu tür tutumları besleyen girişimlerin önlenmesini ivedilikle bekliyoruz.

Hükümeti sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Vali ve emniyet yetkililerinin “vatandaşın tepkilerini” meşru ve mazur gösterdiği bu faşizan saldırılardan dolayı derhal soruşturulup, görevden alınmaları gerekmektedir. Halka yönelik bu ırkçı saldırıları şiddetle kınıyor ve olayların faillerinin derhal hukuk önüne çıkarılmasını talep ediyoruz.

Bir kışkırtma aracı ve milliyetçi saldırganlığı körükleyen “her yeri bayrakla donatma” uygulamasına müdahale edilerek, ırkçı çatışma gerekçelerine müsaade edilmemesini istiyor olayların hukuki sürecinin takipçisi olacağımızı basına ve kamuoyuna bildiriyoruz.

BARIŞ  VE KARDEŞLİK İÇİN TOPLUMSAL MUTABAKAT HAREKETİ 

(BAKAH) Adına Yasin HASKANLI