Konya 154. Eylem: Haklarımızı hayalle değil mücadeleyle alabiliriz!
Umutlar, insanların peşinde koştuğu, olması için çaba sarf ettiği değerlerdir. İnsanoğlu, umutlarının peşinde koşar. Beklentiler üretir. Hayaller kurar. Bazen, hayalleşmiş bu umutlar, gerçekle bir uyum içerisinde gerçekleşir, beklentilerine cevap alır. Fakat çoğunlukla hayaller, gerçeği örten bir perde gibi durur. Hakikat algısını kaybettirir. Hakikat dünyasında, imkân dâhilinde olanı, imkânsızlaştıran bir hayal dünyası oluşturur. Elde edilebilecek olan şeylere, boş hayallerin peşinde koşarak ulaşılamaz. Ham hayaller, kuru umutlar genellikle mümkünü imkânsız kılar.
Bir mücadele geleneği oluşturamamış, bir direniş mektebi üretmemiş kitleler, hak ve özgürlük talepleri hususunda sürekli bir başkalarından dilenmeye, bir başkaları hususunda hayaller kurmaya, yatkındırlar. Her yeni gelişme, her sıcak olay, onlar için yeni bir umuttur. Bu umutta boşa çıkıncaya kadar onun peşinde koştururlar. Emeklerini, vakitlerini, bu umudun peşinde heba ederler. Sonra yeni olaylar, yeni söylevler, yeni umutlar doğurur. Böyle sürer gider…
Yaşadığımız coğrafya ve içinde bulunduğumuz zaman, ‘’Umut fakirin ekmeğidir.’’ söylemini sloganlaştırmış, umutla yaşayan ama taleplerini ve talepleri hususunda mücadeleyi sürekli erteleyen, bir toplum oluşturmuştur. Her umut burcunun, birer birer düşmesi, insanları hayal dünyalarından uyandıramamış, sadece hayalleri tazelemek ve onların süsünü rengini değiştirmekle sonuçlanmıştır.
İnançların, hak ve özgürlüklerin mücadelesi, hayaller peşinde koşarak değil, insanların güçleri nispetinde vermiş olduğu, kararlı, devamlı, bir mücadeleyle mümkün olacaktır.
Başta, başörtüsü olmak üzere, ülkemizde inanca ve özgürlüklere yönelik baskılar, dayatmalar ve engellemeler devam etmektedir. Hal böyleyken, insanların mesailerinin neredeyse tamamını birincil dereceden bu baskı ve dayatmaları ortadan kaldırmaya yönelik, net, açık, hiçbir çözüm önerisinde bulunmayan bir siyasal argümanın gerçekleşmesi için harcamaları, hayallerinin büyüklüğüne delalet etmektedir. Acaba, ne zaman kurgulanmış bu hayallerin çözüme ciddi bir katkı sağlamayacağını fark edecekler? Mesailerini ve imkânlarını ne zaman özgürlük mücadelesi hususunda sağlıklı bir şekilde kullanacaklar?
Biz kimsenin hayal kurması ve umutla yaşamasına mani değiliz. Fakat umut ve hayallerini mutlak bir çözüm yolu diye dayatmalarına ve kendi siyasal çabalarını dini kavramlarla ifade etmeye çalışmalarını doğru bulmadığımızı açıkça dile getiriyoruz. Alanı dinle sınırlandırılmış olmayan ve kendisinin dinden bağımsız olduğunu ısrarla dile getiren seküler siyaset, dini kavramlar üzerinden inşa edilmemelidir. Özellikle, vacip gibi her mükellef mü’minin yerine getirmesi zorunlu olan bir dini ifadeyi kendisini din dışılıkla nitelendiren bir metnin değişikliğinde kullanmanın dinen de sakıncalı olduğu kanaatindeyiz.
Seküler siyasetin, kavramları da seküler olmalıdır. Karşıt taraflardan hiçbirisi dine ait olan ve dinin sınırlarını belirlediği, kavramlar üzerinden yapılması, seküler siyaset açısından bir ilkesizlik iken dinin kendi açısından da bir anlam genişlemesiyle sonuçlanacağından dolayı kabul edilemez bir çabadır. Seküler siyaset, hayır ve şer gibi, vacip ve caiz gibi, haram ve helal olarak nitelendirilebilecek kavramlar üzerinden gerçekleştirilmemelidir.
Dine ait olanın seküler alanlar için kullanılması seküler anlayışın dine bir baskısı ve müdahalesi anlamına gelir. Camilerin, iftarların, seküler siyasetle alakalı bir tartışmada taraftar toplamak için kullanılmasının, seküler siyaset açısından ilkesizlik, dinen de uygun olmadığını açıkça ifade ediyoruz.
Hak ve özgürlüklerin gerçek olduğu, tevhid ve adaletin hayata hâkim olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 155. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU