Ankara 239. Eylem: Nasıl örtüneceğimizi CHP mi belirleyecek!

Ülkemizdeki gelişen olaylar sebebiyle insanımız duyduğu, karşılaştığı yeni yeni bilgiler sebebiyle hayret ve endişe içine düşmektedir. Ergenekon davalarındaki skandal iddialar, kimi siyasilerin dün beyaz dediklerine bugün siyah demeleri, insanımızın menfaatine olacak konularda hep engellemeler, özgürlüklerin kısıtlanması, vesayet anayasalarına sahip çıkma ve cuntacı zihniyeti devam ettirme girişimleri gerçekten ülkemizi bir gariplikler ve çelişkiler ülkesi haline getirmiştir.
 
         Son günlerde, insanımızı ilgilendiren ve halen tatmin edici cevaplar verilmemiş olan “HERON SKANDALI” gündemimizi işgal etmektedir. Konunun ilk muhatabı olan Genel Kurmay Başkanlığı halen halkımızı aydınlatacak tatmin edici bir cevap vermemiştir. Askerliğin dışında her konuya el atan, Cumhurbaşkanlığı seçiminden tutun, katsayı düzenlemesi, başörtüsü, Kuran kursuna gidecek talebelerin yaş sınırı, ekonomiden siyasi konulara kadar her şeye yön vermeye çalışan Genel Kurmay Başkanlığı, maalesef aslî görevi olan askerlikle ilgili konularda gerekeni yapma, bu sahalarda ortaya çıkan sorunlar hakkında gereken açıklamalarda bulunma konusunda zafiyet göstermektedir. Yıllarca süren terörü ortadan kaldırma ve askerine sahip çıkma konularında başarı gösterememiş, anaların gözyaşını dindirememiştir. En son ortaya çıkan HANTEPE skandal HERON görüntüleri ile ilgili tatmin edici bir cevap, henüz verilmemiş, kafalardaki soru işaretleri giderilememiştir. Her konuda hemen beyanat vermeyi alışkanlık haline getiren Genel Kurmay Başkanlığı, 31 gün sonra verdiği cevapla, maalesef kafalardaki soruları giderememiştir.
 
  Tarih boyunca insanlar; ya kendi nefislerine zulmetmiş, ya da müstekbirlerin zulümlerine muhatap olmuşlardır. Peygamberlerin tebliğine karşı direnen kavimlerin ilk sloganları şudur: “Biz atalarımızın yolundan ayrılmayız.” Zulme ve şirke dayanan sistemlerini, bu slogan ile korumaya çalışmışlardır. Atalar dini, geçmişe karşı beslenen ölçüsüz saygı ve sevgi üzerine kurulan batıl bir dindir.  Türkiye’de resmi ideolojiyi ve jakoben lâiklik anlayışı  ön plana çıkaran bazı bürokratların; keyiflerine göre tanzim ettikleri yönetmeliklerini öne sürerek, mü’min kadınlara zulmettikleri sabittir. Bu zulüm, hafife alınabilecek bir cinayet değildir. Terörün ta kendisidir. Mü’min kadınların tesettürüne müdahale etmek , aynı zamanda İslâm’a karşı açılan bir savaştır. İslam’a olan bağlılıklarının zaruri bir neticesi olarak  başını örten genç kızlara; yıllardır zulmedilmesini savunan  CHP sözcüleri,   geçtiğimiz hafta ‘Başörtüsü yasağını biz kaldırırız’ demeye başlamışlardır.Başörtüsü yasağının devam etmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran CHP’deki bu değişimin,  geçtiğimiz seçim dönemi’nde yaptıkları ‘Çarşaf Açılımı’ gibi, kısa süreli olmamasını temenni ederiz.  Ancak CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Sencer Ayata’nın açıkladığı türban formülüne göre ‘kadınların saçlarının tamamını örtmeleri şart değilmiş, bir kısmını açıkta bırakabilirlermiş!..Böylece uzlaşma sağlanabilirmiş’ 

 Vesayetçi ve dayatmacı zihniyetin Mü’min kadınlara yaptığı bu çözüm önerisini, kısaca  şöyle ifade etmek mümkündür: ‘İslami tesettüre riayet etme ısrarından  ve Allah’a itaat etme ilkesinden  vazgeçin, bizim istediğimiz gibi giyinin, mesele böylece çözülmüş olsun!..’   

Önce CHP Sözcülerinden Sencer Ayata’ya şu suali soralım:’ Militarist değerleri ‘modern din’ gibi benimseyen  CHP, insanların kıyafetlerini tesbit etme hakkını kimden almaktadır? Kendi hayat tarzlarına ‘müdahele edileceği korkusunu taşıdıklarını’ söyleyen CHP’li aydınlar,  yıllardır Müslümanların hayat  tarzlarına müdahale ettiklerini niçin unutmaktadırlar?’ 

Dün, çarşaflı parti üyelerine rozetler takan, daha sonra da meydanlarda çarşaf yırtıp üzerinde horon tepen; yine daha dün başörtüsü ile alakalı Diyanetten fetva sorulmalı diyenlere tepki gösterip, “LAİK DEVLET FETVALARLA YÖNETİLEMEZ” diyenlerin, bugün Diyanetin bu konudaki yayınladığı fetvalardan habersiz, konuyu Diyanet İşleri Başkanlığına götürmeye kalkmaları “BAŞÖRTÜSÜ SORUNUNU BİZ ÇÖZERİZ” demelerindeki samimiyetsizliklerini ortaya koymaktadır.
 
Bu ve benzeri polemiklerle insanımızı kandıramayacaklarını belirtir. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına, haftaya tekrar buluşmak ümidiyle teşekkürlerimi sunarım.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
Muhittin Özdemir
Vahdet Vakfı

Bir cevap yazın