Konya 155. Eylem: Dini değerlerin sınırını siz çizemezsiniz!

Şehir efsaneleri vardır bilirsiniz. Bir de zamana mal olmuş, çağa ait efsaneler vardır. Bazen bu efsaneler, birkaç cümleyle insan zihninde oluşturduğu heyulayı kaybediverir. Birden yüceliği tartışmaya açılır. Efsanenin fos olduğu, içeriğinin boş olduğu anlaşılır.

Fransız ihtilali ile birlikte başlayan egemenliğin halkın olduğu furyası bugünlerde bir yüksek bürokratın ifadeleriyle tartışmaya açılıyor. Birilerinin devleti ele geçirme çabalarından bahsediyor bu yüksek bürokrat. Hem de halktan olan birilerinin. E zaten egemenlik halkın değil miydi? (!) Kim neyi kimin elinden alıyor? Egemenlik şu ana kadar özel birilerinin tekelindeydi de şimdi başka birileri mi onu almaya çalışıyor? Evet, bir efsane tartışmaya açılıyor. Hakikaten egemenlik kimin, kimin elinde ve kimin hakkı?

Son günlerin değişmez gündem maddesi de bir nevi bu egemenlik üzerinden tartışılmakta. Ve egemen olma çabaları yahut da egemenliği daimi kılma gayretleri, değişik argümanlarla süslenerek halkın önüne sunulmakta. Din ve dini değerlere de bu egemenlik kavgasının içerisinde birer figüran rolü biçilerek yer verilmekte. Tarafların her birisi, dini değerleri ve kavramları kendi faydalarına olmak üzere kullanmakta ve bu hususta da hiçbir sınır tanımamaktadırlar.

Ülkemizdeki baskı ve zulümlerin sembolü haline gelmiş olan, başörtüsü meselesi de bu istismardan yeterince payını almaktadır. Taraflardan biri, ‘’Başörtüsü meselesini biz çözeriz!’’ diyor ve bununla ilgili komisyon oluşturma çabalarını ifade ediyor. Komisyon da ulemaya (!) danışarak kâküllü çözümler üretmeye çalışıyor. Bizim inançlarımıza ve inanç değerlerimize sınırlar çizmeye çalışıyor. Bir diğeri de, bunların bir çözüm üretemeyeceğini söylüyor fakat kendisi de sağlıklı bir çözüm sunmuyor.

Din ve dini değerler, siyasetin bir ara argümanı olarak kullanılmaya devam ediyor. Onlar farkındalar ki: Bu ülkenin mayası din ve dini değerlerdir. Bu değerler olmadan hayatın kendi gerçekliği içersinde var olması imkânsızdır. Dini değerlere tabi olmak, hayatı hem anlamlı hem de yaşanabilir kılıp problemlerin çözümünde bir gerçeklik ifade edecektir. Fakat egemenlik kavgasına tutuşanlar, tabi olmak yerine şeklini belirlemeyi ve sınırlarını çizmeyi uygun görüyorlar dini değerlerin.

Hak ve adaletin çivisinin çıktığı, şirazede bozukluk olan yönetim yapılanmasında, devlet kendine memur almak için açtığı bir sınavda dahi liyakat göstermemiş ve sınavda büyük hak ihlallerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Bilgisayar ortamında ve özel güvenlik önlemleri altında hazırlanan soruların işportaya düşmüş olduğu gerçeği, daha önceki imtihanlar ver bu imtihanların sonuçları hakkında da şaibeler meydana getirmiştir.

Pakistan’daki büyük sel felaketinin ardından, ülkemizde de can kaybıyla sonuçlanan sel felaketinin açmış olduğu yaraların büyüklüğü ortadadır. Ramazan-ı Şerif’in rahmetiyle birlikte yüreklerde oluşan merhamet iklimi bu yaraların sarılmasına büyük bir katkı sağlayacaktır. Rahman bir rabbe iman eden halkımızın gerekli merhameti göstererek bu hususlarda hassasiyet göstereceklerini ve gerekli yardımı yapacaklarına inanmaktayız. Bu yardımın sağlıklı ellerle gerekli yerlere ulaşması hususunda halkımızın titizlik göstermesini de umuyoruz. Yardımların egemenlik kavgasına kurban edilmemesi hususundaki uyarımızı da yineliyoruz.

Dinin yalnız Allah’a has kılındığı, egemenliğin onun kullarına varis olduğu, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 156. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz. 

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

Bir cevap yazın