Ankara 240. Eylem: Evet çıkınca da yasak sürecek mi?
Beş yıla yaklaşan hak arama mücadelemizde sesimizi duyurma çabamız 240. haftasında da devam ediyor. Ve çok şükür ki artık sesimize ses geliyor. Hem de bu yasağı koyanlardan, başörtüsünü ve çarşafı ayaklarının altına alıp gösteri yapanlardan, ikna odaları kurup kızlarımızın psikolojisini alt üst eden zihniyetin kurumsallaştığı yerden, özgürlüğe açılan yolları kapatmak için koşa koşa Anayasa Mahkemesine gidip, seçilmişlerin önüne atanmışlar eliyle set çekme hakkını kendinde görenlerden. Lakin gelen ses pek de iç acıcı değil. Çünkü ağızlarını her açtıklarında içlerindeki zehrin kokusu ortalığa yayılıyor. Bu defa da örtünme şekline karar verme yetkisini kendilerinde görüyorlar. . Bununla da yetinmeyip propaganda afişlerinde ırkçı ve öteleyici mesajlar vermekten çekinmeyerek Müslüman kadınları rahibelere benzetmişler ve gerçek yüzlerini bir kez daha ortaya çıkarmışlardır. “Başörtüsü sorununu biz çözeriz” cümlesinin altındaki mesajlarını ve niyetlerini birer birer gün yüzüne çıkarta dursunlar bizim artık bu yalanlara ve oyalama taktiklerine karnımız tok. Çünkü konusu demokrasi ve anayasa olan bir paneli bile başörtülü kadınlara hakaret ortamı olarak değerlendiren bu güruhtan bir hayır beklenmez.
Bir kadını dini vecibesini yerine getirmekten alıkoymak büyük bir zulümdür. Eğitim alma hakkını gasp etmek, eğitimini aldığı mesleği icra etmesine, rızkını kazanmasına mani olmak büyük bir zulümdür. Bir kadını inancına aykırı kıyafet giymeye zorlayarak onun ruhunu zedelemeye ana babasının, kocasının hakkı yokken kendisine sosyolog, ilahiyatçı, kanaat önderi, öğretim görevlisi ya da siyasi parti lideri denen insanların bu hakkı kendilerinde bulmaları manidardır. Modacıların bile ihtiyatla yaklaştığı bu alanda, başörtülerimizin ne şekil olması gerektiği hakkında pervasızca yapılan beyanatları hakaret kabul ediyoruz, bu pek yaratıcı (!) fikirlerin sahiplerini bilim insanı niteliğiyle bağdaştıramıyoruz. Her seçim döneminde hatırlanıp sonrasında unutulan bu konu üzerinden siyasilerin rant elde etmelerine asla izin vermeyeceğiz.
Anayasa’nın 10. maddesi uyarınca “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz”. Pekiyi hakları gasp edilen insanlar, yani bizler bu ülkenin “eşit vatandaşları” değil miyiz? Değil erkeklerle, hemcinslerimizle dahi eşit muamele görmeyen, yıllardır bu toplumun zencileri gibi görülenler olarak “Artık Yeter” diyoruz.
Askeri vesayet ürünü olan mevcut anayasaya yönelik hazırlanan bu değişiklik paketi sivilleşme yönünde atılacak önemli bir adım olacak ve gayet iyi niyetle umuyoruz ki devamında ayrımcılığa uğrayan herkesle beraber bizler için de daha aydınlık günlerin başlangıcı olacaktır. İşte bu nedenlerle hem İnanç Özgürlüğü Platformu hem de İLKDER olarak psikolojik şiddet ve ayrımcılığa uğramış kadınlarımızın ve kızlarımızın sesi oluyor ve “yetmez ama evet” diyoruz. Ve yürütmedeki erke şunu hatırlatmak istiyoruz: anayasayı değiştirmek, eğer uygulamadaki hukuksuzlukları gidermeyecekse, yasalarda teminat altına alınan haklar sahiplerine iade edilmeyecekse; biz sivil anayasaya EVET diyenler olarak, görevlerinizi hatırlatmak için burada yine hazır olacağız.
Başörtüsü yasağı bir insan hakları ve kadın hakları sorunu olmakla birlikte, bir dini vecibe olan örtünmenin devlet aygıtı eliyle engellenmesi olup, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin laik karakterine de aykırıdır. Mevcut hiçbir rasyonel değerle temellendirilemeyen bu mesnetsiz yasağın her alanda son bulmasını, zaten geç kalmış adaletin toplumun tüm kesimleri için hemen tesis edilmesini bir kez daha talep ediyoruz.
Haftaya aynı gün ve saatte bayramların gerçek anlamda bayram olduğu, hak ihlallerinin, zulümlerin, kadın ve çocuk istismarlarının olmadığı bir Türkiye’de buluşmak ve yaşanan güzellikleri paylaşmak umudu ve duası ile…
Katılan herkese teşekkür ediyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
İLKDER Üyesi (İlke ilim Kültür ve Dayanışma Derneği)
Aysel Yılmaz