Başörtüsü; tepkisizlik tepkiye dönüşüyor
Son günlerde başörtüsü konusuna Müslümanların tekrardan ciddi bir şekilde eğilmesi, kızlarımızın okullarında başörtüsü ile okuma konularındaki azimleri, kimi yerlerde ferdi kimi yerlerde toplu halde verilen tepkiler; bir seneyi aşkın bir süre önce yazdığımız bazı sözleri tekrardan hatırlatma fırsatı verdi bize.
Gelişmeler umut veriyor, tepkiler artıyor, protestolar yükseliyor, ve yasağı delmek adına girişimler sürüyor. En son, iyi bir zamanlama ile YÖK’ün başörtüsü ile derslere giren kızların dersten çıkarılmasını yasaklaması daha da iyi haberler duyacağımızın müjdecisi.
Bu arada Kılıçdaroğlu’nun çözüm formüllerinin bir siyasi manevradan ibaret olduğunu bildiğimiz için üzerinde değerlendirme yapmaya gerek görmüyoruz. “Başörtülüler/mollalar İran’a” diyen zihniyetin, şimdi “başörtüsüne İran modeli” önermesi…
Peki ne demiştik, o dönemler?
Kimileri diyecek ki, bıkmadınız mı hala, dillendirmekten?
Hayır, bıkmadık usanmadık.
Bıkmayacağız vede usanmayacağız.
(…)
Ne oldu bizlere… Ne oluyor bizlere… Neden kimse bu işe öncü olmuyor. Tamam hükümetin elleri kolları bağlı biliyoruz, bir şeyler yapmaya çalıştılar engellendi biliyoruz, hala da bir şeyler yapma niyetleri var onu da biliyoruz, niyetleri iyi olumlu onu da biliyoruz, bir çok konuda tabuları yıktılar onu da kabul ediyoruz, ama bu iyi niyete bağlanabilecek bir mesele değil ki, zamana yayılacak bir mesele değil ki…
Genç kızlarımızı eğitimden, sosyal hayattan, toplumdan alıkoyan, onların enerjilerinin, birikimlerinin, emeklerinin heba olmasına neden olan, en basitinden bir hak ihlali bir eşitsizlik, bir ayrımcılık olan en önemlisi de Allah’ınemri olan bu sorunun bir an önce çözülmesi, halledilmesi lazım.
(…)
Dernekler kuruluyor,eğitim, sağlık ve mali konularda halka yardım yapılıyor, güzel. Peygambere saygı mitingi düzenleniyor, Filistinli kardeşlerimizin acıları, dramları meydanlarda, mitinglerde dillendiriliyor, bu da güzel. Peki Allah’ın ayetinin yasaklanmasına, Peygamberin sözünün çiğnenmesine- ki beni Kaynuka olayını biliyorsunuz, müslümanların örtüye yapılan saygısızlığı kendilerine ve yönetimlerine yapılmış saygısızlık olarak görüldüğünü de biliyoruz- sessiz mi kalacağız? Bu genç kızlarımızın yaşadıkları dramın hiç mi önemi yok. Eğitimsiz, mesleksiz, kariyersiz, sosyal hayattan kopuk olmalarının hiç mi önemi yok.
Hal böyleyken bizler neden yerimizde oturuyoruz, yerimizde sayıyoruz. Bu sorunun gökten halledilip bize bahşedilmesini mi bekliyoruz.Hiç kimse ellerini taşın altına koymuyor, rahatım bozulmasın diye çekiniyor, korkuyorsa, birilerini üzmekten, kızdırmaktan kaygılanıyorsa bu bizim de aynı şekilde hareket etmemizi gerekli kılmaz.
(…)
Herşey bir yana da bu kızlarımıza yazık ve haksızlık.Erkekler okusun ama kızlar mahrum kalsın, bu bir ayrımcılık aynı zamanda. Madem bu fedakarlığı kızlarımızdan bekliyoruz ki elhamdulillah riayet ediyorlar. O zaman bizler de rahatımızdan biraz feragat edeceğiz. Onlar tüm geleceklerini harcıyor, feda ediyor iken bizler de yaptığımız miting, gösteri, yazdığımız bir iki yazı veya konuşma ile bir iki cop yersek, bir iki ay cezaevinde kalırsak, mahkum olursak, firar olursak, biraz okşanırsak modern dil ile işkence görürsek hatta bu yüzden mesleğimizden olursak, yada örgüt mensubu veya terörist damgası yersek çokfazla bir şey yapmış sayılmayız sanırım onların yaptığı fedakarlıkların yanında.
İslami kesimin ikiyüzlülük diye nitelendirilebilinecek şu anlaşılmaz tutumları da ayrı bir dert, ayrı bir ızdırap. Ecevit- Bahçeli- Mesut ve bilmem kimler iktidardayken protestolar, gösteriler, tepkiler, mitingler, hatta milyonlarca kişi elele tutuşup kilometlerce zincir oluşturmalar… iyi, güzel hoş ve de yapılması gerekli bir şey de şu anda bu sorun hala duruyor önümüzde neden ses seda yok, yada sesler çok cılız. Sanıldı ki süreç içinde hükümet birşeyler yapacak -yapıldı da- ama sonuç yok, netice alınmadı. Peki şu an neden itiraz yok, ses yok, tepki yok, protesto yok. 7 sene geçti, daha ne zaman çözülecek bu sorun, daha kaç tane genç kızımızın gözyaşları dökülecek, geleceğine, hayallerine, ipotek konulacak. Birileri hükümette olunca İslamın o emrinin farziyeti kalkıyor mu?
(…)
Hem halkın tepkisi olursa sorun olduğu görülür de daha çok üzerine eğilmezler mi?Hak oturarak alınmaz ki. Bugün Kürt sorununda belli mesafeler alınıyorsa verilen mücadelenin, protestonun neticesi değil mi? Bu işin önünün alınamayacağının telaşı ve korkusu yok mu?
Hayır, kesinlikle bu kabul edilemez bir durum… Bir şeylerin düzelmesini istiyorsak, yerinde oturmak, saymak yok.Derhal bir şeyler yapmak lazım, harekete geçmek lazım.Kamuoyu oluşturmak ve bu soruna bir dur demek lazım. Bu ayıbı bir an önce sona erdirmek lazım.
En temel hakkımız olan protestolarımızı yapmalı, tepki vermeli, gösteriler yapmalı ve meydanları doldurmalıyız. Planlı, programlı olmalı, hazırlıksız günü birlik davranışlarla değil. Kadın, çoluk, çocuk, yaşlı hep birlikte ve haykıracağız; “Ya bu hakkımızı verirsiniz, inancımıza saygı duyarsınız ya da biz çoluk çocuğumuzla da olsa her gün bu hakkı sizlerden talep edeceğiz. Ne yapıyorsanız yapın, vazgeçmeyeceğiz”
…
Demiştik…
Benzer sözleri tekrardan farklı yöntemlerle izah etmeye gerek yok. Ancak özellikle şu hususu belirtmeliyim ki, açık bir zulüm olan bu yasak kalkmalı. Nasıl ki, senelerce bu topraklarda “ezan” zulmü yaşatıldıktan sonra artan tepkiler yüzünden mecbur kalındığı için bu zulme son verildiyse, “başörtüsü” zulmüne de aynı şekilde yakın gelecekte son verilecektir.
Kim ne yapabiliyorsa, ne kadarını yapabiliyorsa… kalem, kelam, meydan, meclis, halka…asla durmadan çalışılmalı.
Bu yasağa itiraz, sadece birilerinin dediği gibi üniversiteler ile sınırlı olmamalı kesinlikle. İlköğretimden liseye, üniversitelere ve başta çalışma hayatı olmak üzere sosyal hayatın bütün alanlarında kalkmalı.
Bunu yaparken birilerinin boykotu gibi, destek vermeyenlere baskı yapılmalı, demiyoruz. Herkes bu yasağın kaldırılması için zorlanmalı, demiyoruz. Okullara bomba atılsın, aileler tehdit edilsin, baskı altına alınsın, demiyoruz. Biliyoruz ki, baskı ve zorba yöntemler “kalbe” işlemez. Ancak o baskı olduğu sürece işe yarar. Bu konudaki haksızlığa insanlar ikna edilmeli. Zira, başkasına zulüm etmeden, zulme itiraz edildiğini gören her insan, her vicdan muhakkak destek verecektir.
Bilmeliyiz ki, uğraşılırsa muhakkak sonuç alınır. Yeter ki, bu işe daha bir azimle ön ayak olalım ve sesimizi daha gür duyuralım.
Mehmet Çelik
Doğru Haber Gazetesi