Nur Serter ikna odalarının kasetlerini elinde tutuyormuş!

Bugün fiilen kısmi bir serbestiyet kazanmasına rağmen üniversitelerde yıllarca uygulanan ve binlerce mağdur, ağır travmalar ve utançlar üreten başörtüsü yasağının simge isimlerinden biri Prof. Nur Serter. İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı olduğu dönemde, kazandıkları okullara kayıt yaptırmak için gelen başörtülü kız öğrencileri “ikna odaları”na alarak başlarını açmaları yönünde telkinde bulunduğu için simgeleşti; eleştirildi ya da yüceltildi.

‘İkna odası mucidi’, ‘yasakçı’ sıfatları o günden bugüne ismine yapışık. Bugün CHP İstanbul milletvekili. Çok endişeli. Bu çok tartışmalı konuyu Prof. Serter ile etraflıca ve olabildiğince sakin konuştuk. Yasal olarak buna hakkı var mıdır bilinmez ama Serter, ikna odalarında yaptıkları kayıtların elinde olduğunu ve imha edeceğini söylüyor.

YASAK MEŞRUYMUŞ!

Star Gazetesi’nden Fadime Özkan’a verdiği röportajda 28 Şubat sürecindeki yasakla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türban tamamen siyasi bir proje olarak sokuldu üniversitelere. Tek başına türban değildi sorun. Türbanın yanısıra İslami gençlik hareketleri başlatıldı. Başı örtülü olarak okullara gelen öğrenciler, üniversiteye geliş amaçlarını İslamı teblig etmek olarak açıkladılar. Bunu yaptılar da, açık öğrencilerden kapananlar oldu. Tabi ki gönüllü kapatıyorlar başlarını ama öğrenciler o atmosferin içine çekildiler ve sayıları artmaya başladı. Cuma günü ders yapılmamasını istediler üniversite yönetiminden. Beyazıt gibi her tarafı cami olan bir yerde bile koridorlara gazeteler yayıp namaz kıldılar. Yani hareket tek başına başın örtülmesiyle sınırlı kalmadı.

O dönemin siyasi konjonktürü değerlendirilmeden bu yasağı doğru değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü türban, o kızlar da kullanılarak radikal İslamcı siyasi hareketin bayrağı haline getirildi. Tıpkı İran’da, Cezayir’de olduğu gibi. Özellikle türbanı bayrak yaptılar, çünkü başını örten bir kıza başını aç demek kadar toplumda tepki görecek bir şey yoktu, o yüzden bu bir projeydi.”

Röportajın bir diğer ilginç  bölümü ise şu:

HERŞEYİ KAYDETTİM AMA GÖSTERMEM

‘İkna odası mucidi’ sıfatı isminize yapışmış vaziyette. Hedef oldum, mağdur edildim diyorsunuz. Madem bu kadar eminsiniz o odada ne olduğundan, neden o kayıtları yayınlayıp gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayarak bu zandan kurtulmuyorsunuz?

Asla çıkarmam. Orada o ortamı paylaşmış olan öğrencilerin duyguları var, mahremiyeti var.

Iyi de zaten bu amaçla kaydetmişsiniz, bir gün aksi iddia edilirse diye?

Ben mahkeme için, dava açılırsa, kanıt olarak sunmak için kaydettim. O kadar. Onlara baskı ve kötülük değil, eğitim görme haklarına kapı açan bir uygulama olduğuna inandığım için vicdanen son derece rahatım. Umurumda değil ne söyledikleri. Bu yükü 12 yıldır çekiyorum, ömrümün sonuna kadar da çekerim. Gerçekleri yüzlerce defa söyledim basına ama yazmadılar. Umarım siz yazarsınız.

KASETLERİ İMHA EDECEĞİM

Aynen okuyacaksınız.

Bakın bir tek dava dahi açılmış değildir. Zaten zaman aşımı da olmuştur 12 yıl geçti, kasetleri de imha edeceğim gidecek. Kimseye bunu kanıtlama ihtiyacı da hissetmiyorum.

O odada pisikolojik işkence gördüğünü söyleyen öğrenciler var, bunun kitapları yazıldı, kız öğrenciler Meclis’te basın toplantısı yaptı. Ikna odasına görevlendirmeyle girmek zorunda kalıp dayanamadığını söyleyen öğretim üyeleri var. Çok sayıda kişi söylediğinizin aksini söylüyor. Güvendiğiniz bir televizyoncuya verin, kızların kimlikleri yüzleri gizlensin, ortamı ve olayı herkes görsün o halde.

Beni haksız, onları haklı bulan varsa ki zaten bu tarihe dek öyle değerlendirdiler, bundan sonra da öyle değerlendirebilirler, hiç bir sakınca yok. Ben doğru yaptığıma inanıyorum, bu işin militanlığına soyunan, provakasyon isteyenler beni aksine ikna edemezler.

Kaynak: Star

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN

Bir cevap yazın