Bursa 11. Eylem: Müsamaha değil, başörtüsüne özgürlük!
Bursa Mazlumder Şubesinin her ayın ilk Cumartesi günü gerçekleştirdiği ”Başörtüsüne Özgürlük” eylemlerinden onbirincisi, Şehreküstü Meydanı’nda gerçekleştirildi. Basın açıklamasını yönetim kurulu adına Nuray Köse ve Nermin Dağ yaptı.Uludağ Üniversitesinin öğrencilerinin yoğun destek verdiği basın açıklamasında Nuray Köse Müsamaha değil başörtüsüne özgürlük istiyoruz,dedi.
Başörtüsünün tüm kesimler için bir turnusol olduğunu belirten Köse; yasağın tüm alanlardan kaldırılması gerektiğini belirti.İktidar ve diğer partilerin yasak karşısındaki aymazlığını kınadı.Hükümeten gelen talihsiz açıklamaları kabulledilemez buldu ve Zafer Üskül’ün derhal istifa etmesi gerektiğini vurguladı.Nermin Dağ ,Uludağ Üniversitesinde ve Bursa,İsabey Yüksel Bodur İlköğretim Okulunda uygulanan başörtüsü yasağının vurgulandığı açıklamada,Kürt sorununun adil bir çözüm getirilmesi, ayrıca 12 Eylül artığı YÖK’ün kaldırılması gerektiğini belirti.
TAM BASIN METNİ
Bizler “Kim Olursa Olsun Zalime Karşı, Kim Olursa Olsun Mazlumdan Yana” ilkesini şiar edinmiş hak ve adalet gönüllüleri olarak her ayın ilk cumartesi günü “BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI” zulmüne karşı direnmek için burada toplanıyoruz.
Yıllardır kamu kurumlarında, askeri kurumlarda, ilköğretimde, ortaöğretim ve üniversiteler ile kimi özel sektör kurumlarında uygulanan ibadet ve başörtü yasağı acımasızca devam ediyor. Genç kızlarımız, hanım kardeşlerimiz, ya başını açarak okumak ve çalışmak ya da en temel haklarından vazgeçmek zorunda bırakılıyorlar. Hükümetler, iktidarlar, bürokratlar değişse de bu can sıkıcı ve yürek yakıcı adaletsizlik gen be gün devam ediyor.
Yıllardır ısrarla söylüyoruz. Başörtüsü yasağı; hiçbir kanuni gerekçesi olmayan, meşru haklara ve insan haklarına aykırı insaf dışı bir uygulamadır. İnancı ve bireysel tercihi gereği örtünen insanlara uygulanan bu zulüm derhal kaldırılmalıdır.
Mızrak artık çuvala sığmamaktadır. Yıllardır halkın kanını emen statükonun kibirli mensupları, artık eski kapkara anlayışlarıyla bu ülkeye hâkim olamayacaklarını anlamalıdırlar. Bu saplantılı tutum BM insan hakları evrensel beyannamesine Avrupa İnsan hakları Sözleşmesine T.C Anayasasına ve özellikle YÖK Kanununun ek 17. maddesine aykırıdır.
Başörtüsü sorununun çözümü bir samimiyet sınavı olduğu kadar kendisini demokrasi ile irtibatlandıran tüm çevreler için imtihanıdır. Hangi siyasi partiyi yönetirseniz yönetin, vatandaşların çözüm beklediği bir konuda kulaklarınızı tıkayamazsınız. Halkların inancını, geleneklerini, örf ve adetlerini ve fıtri haklarını, kıyafetine varıncaya kadar tanımlama ve düzenleme çabası, çağdaş hiçbir hukuk devletinin taşıyamayacağı kadar ilkel, paranoyak faşizmden başka bir şey değildir. Kendisini insanların dış görünümü üzerinden şekilcilik basitliği ile tanımlama ve kabul ettirme çabasına düşmüş bir devlet anlayışı, sadece bürokratik oligarşinin bir işgüzarlığı değil, aynı zamanda ideolojik laikçi dayatmacılığın sefaletidir.
Başörtüsü ve temel hak ve özgürlükler, pazarlık konusu yapılamaz ve politik hesaplar üzerinden ertelenemez. Devletin görevi, varlığı ile hayat bulduğu ve vergileriyle yapılandığı halkın haklarını korumak ve güvence altına almaktır. Hükümetin görevi ise, halktan aldığı yetki ile bu güvenceyi gözetmek ve engellendiğinde egemenlik ilkesini harekete geçirmektir.
Seçim meydanlarında Türkiye siyasetine yeni bir soluk getireceğini, yarınların aydınlık ve özgür Türkiye’sini kuracağını söyleyen, başörtülü kardeşlerimizin maruz bırakıldıkları zulme son vereceklerini deklare eden iktidarın yıllardır oyalayan ” bu sorunun halledilebilmesi için toplumsal mutabakatın şart olduğunu” defalarca ifade etmesi anlaşılabilir bir gerekçe değildir. Bizim yurtdışına gidecek paramız yok, ülkemizi seviyoruz ve burada okumaktan başka da çaremiz yok. Sorunun hallolması için sizin 3. Kez iktidar olmanızı bekleyecek takatimiz de kalmadı. Biz bu ülkenin ve şehrin öğrencileriyiz. Hükümet ve Bursa milletvekilleri uyuyor mu?
Sorunu çözme noktasında aktif sorumluluk almayan muhalefet partilerini de esefle kınıyoruz. CHP bir söz verip bir cayıyor. Ana muhalefet partisini “dün dündür bugün bugündür” anlayışını bırakmaya ve verdikleri sözleri tutmaya çağırıyoruz.
MHP, önce AKP ile CHP anlaşsın diyor. Seçim zamanı sorunu erkekçe biz çözeriz diye bizlere söz vermemiş miydiniz? İnsan haklarını neden şimdi siyasete malzeme kılıyorsunuz?
Gün geçmiyor ki başörtülü bir bayan zalimce bir uygulamaya maruz kalmasın.
Uludağ Üniversitesinin Felsefe gibi, Endüstri mühendisliği gibi ve farklı bölümlerinde hocalar sınıfta başörtülü olduğu gerekçesiyle ders anlatmıyor, öğrencilere hakaret ediyor ve sözlü tacizlerde bulunuyorlar.Başörtülü öğrenciler ile sınıf arkadaşları karşı karşıya getirilmek isteniyor.
Yine ilimiz Gürsu ilçesine bağlı İsabey Yüksel Bodur İlköğretim Okulunda okuyan Melek KAYALIK ve Semanur ASLIM adlı öğrenciler, okul müdürü Ali ÇELİK ve okul müdür yardımcısı Osman BAYRAM tarafından başörtülü oldukları gerekçesiyle okula alınmadılar. Yönetmeliğe göre öğrenciyi okula almaması suç olan idarecileri ve ilçe milli eğitim müdürlüğünü gerekeni yapmaya davet ediyor, aksi taktirde kendilerine suç duyurusunda bulunacağımızı ilan ediyoruz.
Üniversitemizde bulunan hocalarımıza da seslenmek istiyoruz. Biz üniversite adının da ifade ettiği gibi evrensel bilgileri öğrenmeye geldik. Siz uzaya füze göndermek istediniz de, nano teknoloji ile gen haritasını çıkarttınız da buna bizim başörtülerimiz mi engel oldu? Bizler sizlerin bu yaklaşımlarınızdan çok rahatsızız. Bugün burada bir basın açıklamasıyla sizleri uyarıyoruz. Eğer bu yaklaşımınız devam ederse yarın üniversite içerisinde onbinleri toplayarak oradan da seslenebiliriz. Tutanak tutmak yerine, tehdit etmek yerine saygı duymayı denemeniz daha insani olacaktır.
Ve biliyoruz ki;
* Hocalar tarafından ders esnasında tutulan tutanakların hiçbir hukuki ve cezai karşılığı yoktur
* 3 kez, 5 kez tutanak tutulunca disipline gidersin, siciline işler gibi haberler aldatmaca ve yanıltmacadır.
* Bazı hocaların siz başınızı açmazsanız biz işimizden olacağız, biz soruşturma geçireceğiz gibi ifadeleri üniversite hocalarına yakışmayan bir tutumdur.
* Bizlerin derslere alınmaması Türk Ceza Yasası ve Anayasaya göre eğitimi engellemek açısından suçtur, cezai işlem gerektiren uygulamalardır. Cezası da 2 yıldan 5 yıla kadar hapistir.
* Hocaların başörtülü öğrenciler sınıfta olduğu gerekçesiyle ders işlememesi suçtur ve ek ders ücretleri ödenmemelidir.
Bu tür hocalarımızın tehdidine yenilmeyip başörtülü arkadaşlarımızın da derslere girmeleri gerekmektedir. Sizler mücadelenizde taviz verdiğiniz sürece onlar baskın pozisyonunda devam edeceklerdir.
Bizler ülkemizin tüm insanlarının özgürce ve insanca, inançları doğrultusunda hep birlikte yaşamasının istiyoruz. Başörtüsü yasağının sadece üniversitede değil toplumun ve eğitimin tüm alanlarında serbest kalmasının istiyoruz. Özgürlüklerin sadece bir dönem ile sınırlandırılması utanç verici bir yaklaşımdır.
AKP grup başkanvekili Hüseyin Çelik ve arkasından Milli eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun ilköğretimdeki başörtüsü sorununa provokasyon açıklamaları yapmaları kabul edilemez bir durumdur. Meclis İnsan Hakları Komisyonu başkanı zafer ÜSKÜL’ün çocuğu başörtülü okula giden ilköğretim öğrenci velilerinin çocuklarına devletin el koyabileceğinden bahsetmesi faşizan bir zihniyetin dışa vurumudur. Açıklama tehdidinin jakoben devletten şikayetçi iktidar partisinin hem de insan haklarından sorumlu bir vekilinden gelmesi ise daha da manidardır. Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ü kınıyoruz. Zafer ÜSKÜL halktan derhal özür dilemeli ve bu partideki görevinden istifa etmelidir.
Değerli katılımcılar :
Tüm insanlığı inanç ve özgürlükleri yönünden tehdit eden Siyonist İsrail ile olan ilişkilerin çok ciddi anlamda gözden geçirilmesi, sıcak gündemler sebebiyle bu konunun göz ardı edilmemesi gerektiğine de dikkat çekmek istiyoruz. Mavi Marmara baskını ve 9 şehidimizin hakları da sonuna kadar takip edilmeli, Siyonist İsrail’e gereken cevap, onların anladığı dil ile mutlaka verilmelidir. İnsanları katledilen bir ülkenin, sözlü açıklamalarla halkı rahatlatıp, birçok ilişkinin halen devam ettirilmesi aldatmacadan başka bir şey değildir. Gasıp İsrail Devleti’nin Gazze’ye halen devam eden saldırıları ve hafifletilmiş gibi görünen ambargosu bir an önce durdurulmalı ve uluslar arası camia bu konudaki sessizliğini bozarak zulmün devam etmesine engel olmalıdır.
Yine Kürt Sorunu ile ilgili olarak; Açılım dendi,somut adımlar atılmadı birçok şey söylem düzeyinde kaldı.Daha önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz gibi iki tarafta silahları susturmalı,Sorunları konuşarak ve özgürlükleri artırarak çözüm üretilmeli.Sorunların çözümü için ertelemeci mantıktan vazgeçilmelidir.Türk halkı,Kürt halkı ve diğer tüm halklar eşit çerçevede tüm haklara sahip olmalı Tüm farklılıklar bu ülkede kendini özgürce ifade edebilmelidir.
12 Eylül darbesinin önemli ürünlerinden olan YÖK’ün üniversitelerin üzerindeki vesayeti kaldırılmalıdır. Bu kurum ya kaldırılmalı ya da temel haklar anlamında daha özgürlükçü ve daha sorumluluk alıcı bir yapıya büründürülmelidir.Üniversitelerden atılan tüm öğrenciler geri alınmalıdır.Öğrencilere verilen cezalar kaldırılmalıdır.Özgürlük talepleri baskı altına alınmamalıdırMilli Güvenlik Bilgisi dersi eğitimdeki militer zihniyetin sivillerin üzerinde denetim mekanizmalarını sürdürmeye hizmet etmektedir ve bu nedenle kaldırılmalıdır.
Ülkenin dört bir yanında her hafta, her ay başörtüsü yasağı için direnen kardeşlerimizi saygıyla selamlıyoruz. Özgür ve adil dünya taleplerimizin ısrarla takipçisi olacağımızı buradan ilan ediyoruz.
Yasak Bitene Kadar ASLA, Yılmayacağız, Durmayacağız, Pes etmeyeceğiz.
MAZLUM DER BURSA ŞUBESİ
One thought on “Bursa 11. Eylem: Müsamaha değil, başörtüsüne özgürlük!”
teşekkürler emeğinize sağlık