Sakarya 269. Eylem: Zorunlu eğitime ve YÖK’e hayır!

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu’nun her Cumartesi gerçekleştirdiği adalet ve özgürlük eylemlerinde 269. hafta geride kaldı. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle “YÖK hala kaldırılmalıdır!” dövizlerinin açıldığı eylemde basın açıklamasını platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın yaptı. İslam’ı bireysel hayatla sınırlı gören kültürel İslam anlayışının kabullenilmeyeceği belirtilen açıklamada 18. Milli Eğitim Şura’sında gündeme gelen 13 yıllık zorunlu eğitim kararına karşı çıktı. Açıklamada Hükümet’e de NATO’nun füze kalkanı projesine karşı durması çağrısı yapıldı.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 269. Basın Açıklaması

Kültürel İslam’a Hayır!

ABD’nin Füze Kalkanı Projesi ile Türkiye’yi köşeye sıkıştırma çabası olanca hızıyla devam ediyor. Amerikan emperyalizmi her zamanki şeytani yüzü ile yeni bir oyunu sahneye koyuyor. Bir NATO savunma projesi olarak lanse edilen Füze Kalkınma Projesi ile Amerika Türkiye’yi teslimiyet ve güvenirlik testine tabi tutuyor. Amerika bu proje ile özellikle İran’ı da köşeye sıkıştırarak bir taşla iki kuş vurmayı hedefliyor.

Gelinen nokta ise hiç iç açıcı değil… Ak Parti iktidarı açıkça ifade etmese de projeyi kabullenmiş durumda. İtiraz edilen tek nokta bu proje ile ilgili Amerikan söyleminin makyajı… Özü itibariyle başta İran olmak üzere Suriye, Rusya gibi komşu ülkeleri tehdit olarak gören bir algının sonucu olarak geliştirilen bu projenin makyajlanarak sanki bir güvenliği geliştirme projesi olarak sunulması isteniyor. Türk Hükümeti adeta günü kurtarmaya çalışıyor. Amerika ve İsrail’in İran’a karşı geliştirdikleri ve Türkiye’nin de taşeron olarak kullanılmaya çalışıldığı Füze Kalkanı Projesi’ne karşı Ak Parti iktidarını dik durmaya davet ediyoruz.

Hükümetin Amerika ve İsrail’in şeytani plan ve uygulamalarına karşı zaman zaman geliştirdiği muhalif söylemin eyleme geçmesi gerekmektedir. Aksi takdirde hükümet söylemi ile eylemi bir olmayan ikiyüzlü pozisyonuna düşmekten kurtulamayacaktır. Ak Parti hükümetinin Füze Kalkanı Projesi ile ilgili nihai kararı, dünya egemenleri ile dünya mazlumları arasındaki adalet ve özgürlük mücadelesinde ne tarafta yer aldığının bir testi olacaktır.

Başörtüsü konusundaki karmaşa da devam ediyor. Devlet eliyle dindarlık yeniden tarif edilmeye çalışılıyor. “Yeni Dindarlık” veya muhafazakârlık olarak nitelendirebileceğimiz bu anlayış Kuran ve sünnete tabi bir İslam anlayışı değil, kültürel İslamı temsil ediyor. Yani liberal ve milli değerlerle sentezlenmiş bir din anlayışı… Bu anlayış bugün için üniversitelerde başörtüsü yasağının kalkmasını, ancak ilköğretim/orta öğretim öğrencileri ve kamu çalışanları için yasağın devamını öngörüyor. Allah (c.c.) ise buluğ çağına gelmiş her bayanın örtünmesi gerektiğini emrediyor. Müslüman Allah’ın emri doğrultusunda bir tavır sergileyince provokatör ilan ediliyor. Hem de muhafazakâr iktidarı temsil eden kurumlar ve şahıslar tarafından…

Devlet ve hükümeti temsil edenler şunu iyi bilmelidirler ki; kemalist/laik ideolojiyi dayatan, beyin yıkama merkezleri olarak çalışan okullara çocuklarımızı onların keyfine göre giydirip göndermeyeceğiz.

Tüm öğrencileri tek tip bir kafa ile resmi ideoloji doğrultusunda yetiştirmek için kurgulanan zorunlu eğitimi de sorgulamanın zamanının geldiğine inanıyoruz. Önce 5 yıl olan, sonra 8 yıla çıkarılan ve son olarak da 13 sene olması tartışılan zorunlu eğitimden bahsediyoruz. Çocuklarımıza modernizm elbisesini giydirmek, kendi değerleri ile kuşatmak adına yürütülen bu zorunlu eğitim zorbalığının sona erdirilmesi için tüm halkımızı mücadele etmeye davet ediyoruz. Bırakın da aileler çocuklarının nasıl eğitileceğine ve ne giyeceğine karar versinler.

Kürt sorunun kısmen de olsa bir diyalog sürecine girmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Yüzyıllardır bu topraklar üzerinde kardeş olarak yaşayan Türk ve Kürt haklarını birbirine düşürmeye çalışan karanlık senaryolara karşı akl-ı selimin galip geldiğini görmeyi arzu ediyoruz. Cumhuriyet ideolojisinin Türk etnisitesi üzerine kurulması ve Kürt realitesinin reddedilmesi ile başlayan süreç bugüne kadar bir sorun yumağı olarak geldi. Kaynağını İslam’dan alan ümmet olgusu yerine kaynağını cahiliyeden alan kavim olgusunun resmi ideolojiye hâkim kılınması ile başlayan bu problemin, ümmet bilincinin tekrar yeşertilmesi ile giderilebileceğini her fırsatta tekrarlıyoruz. Ümmet bilincine sahip halklarda kavmi farklar bir üstünlük nedeni olamaz. Ümmet bilincine sahip halklarda insanlar kardeştir.

Türkiye’de parmaklar tetiklerden bir an önce çekilmeli, bugüne kadar yapılan yanlışlar düzeltilmeli ve akan kan durdurulmalıdır.

Rabbimiz Tevhid ve Adaleti şiar edinenlerden olmamızı nasip etsin.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu

adına Diriliş Saati Dergisi

Bir cevap yazın