Van 157. Eylem: Korku ve kaygılarla haklar engellenemez

Temel insan haklarından olan yaşama hakkının yanında en temel haklardan birisi de eğitim hakkıdır. Eğitim hakkı, Anayasanın 42. Maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” şeklinde kesin hükme bağlanmıştır. Ne var ki anayasamızın bu maddesi ülkemizde sadece yazıda kalmış, uygulamada ise art niyetli uygulayıcılar tarafından kendilerine göre yorumlanarak genç kızlarımızın eğitim hakkı engellenmiştir.

CHP Genel Başkanı aylarca mitinglerinde başörtüsü sorununu kendilerinin çözeceğini söyleyip durdu. Sıra başörtüsü sorunun çözümüyle ilgili müzakerelere gelince ise yan çizmekten öteye gidemedi. En acısı ise, bu siyasi şovmenlerin uzantısı olan sözde bir eğitim sendikasının yaptığı basın açıklamasının ardından konuyu apar topar yargıya taşıması oldu. Sözde eğitim sendikası diyoruz. Çünkü özü yobaz ve gerici olan bu anlayış sadece ve sadece sergilenen bir orta oyunun kuklası olmaktan öte bir davranış ve hareket sergileyemedi. Açıklamalarının birçoğu insanların inanç hürriyetini kısıtlayıcı yönde olması ise bunun en güzel örneğidir. Aslında bu zihniyete en güzel cevabı merhum Mehmet Akif Ersoy, “Bacımın örtüsü batmakta zalimin gözüne; Acırım tükürüğe billah tükürsem yüzüne” sözleriyle yıllar önce vermişti.

Referandumla birlikte Türkiye’nin demokratikleşme yolunda ilerlemesi umut vericidir. Bu bağlamda YÖK’ün başörtüsü ile ilgili icraatları memnuniyet vericidir. Ancak halka rağmen kimileri korku pompalamaya devam etmektedir. Korku üretim merkezlerinden biri de 20.10.2010 günü yaptığı basın açıklamasıyla, kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayan, yasama organına emirler yağdıran ve tedbir uygulamakla tehdit eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı olmuştur. Başsavcılığın açıklamasında, ”Dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kurularak yapılan düzenlemeler, hem devrim yasalarını, hem de laiklik ilkesini ilgilendirir. Yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin giyimlerini düzenlerken türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturur” denildi. Bu sözler laiklik ilkesinin din düşmanlığı şeklinde yorumlanmasından başka bir şey değildir. O halde TBMM, laikliğin tanımın yapacak bir düzenlemeyle korku üretim merkezlerinin sesini kesmelidir.

Ülkemizin ve bölgemizin en önemli sorunlarından olan Kürt sorunu insan hakları ekseninde çözüme kavuşturulmalıdır. Eylemsizlik sürecinin uzatılması sorunun çözümü için uygun bir zemin teşkil etmektedir. Çözüm, hiçbir korku ve kaygının etkisinde kalmadan, 73 milyon insanımızın İslami ve insani bütün haklardan yararlandırılmasından geçmektedir. Yıllardır ötekileştirilen kesimlerin İslami, insani ve demokratik hakları iade edilmeli, bütün vatandaşlarımız birinci sınıf muamelesi görmelidir. Son zamanlarda yaşanan terör olayları barış çabalarını baltalamaya, terörden nemalanan çevrelere rant sağlamaya yöneliktir. Bu nedenle Taksim’de gerçekleştirilen terör saldırısını şiddetle kınıyoruz.

VAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU adına

Nurullah ARVAS

Diyanet-Sen Van Şube Başkanı

Bir cevap yazın