Yasağın sonuçları yanıltıcı yüzde hesapları ile örtülemez

Başörtüsü yasakları yüzünden yaşanan temel hak ihlallerini konuşurken ortaya atılan en vicdan ve mantık dışı argüman başörtüsü yasağının kadınların %1’inin sorunu olduğudur. Bu argümanı bugün bir defa daha köşesine taşıyan Radikal Gazetesi yazarlarından Sayın Binnaz Toprak da buradan yola çıkarak kadınların eğitim almalarının ya da çalışmalarının önündeki en büyük engellerden birinin başörtüsü yasakları olmadığına karar vermiştir. Evet, bugün on yıllar sonra istatistikî duruma bakarsak başörtüsü yasakları kadınların çalışmasına ya da eğitim almasına pek fazla engel olmuyor gibi gözüküyor. Başörtülü kadınlar var oldukları pek çok kamu ya da özel kurum önünde başörtülerini çıkararak içeri girebildikleri sürece de yasağın etkileri istatistiklere böyle yansımaya devam edebilir. Çünkü onlar yasağın görünmez mağdurları olarak kalmaya devam edeceklerdir…

Eğer bir ülkede kadın nüfusunun % 70’i başını örtüyorsa,

Aynı ülkede iş ve eğitim alanında uygulanan katı bir başörtüsü yasağı varsa,

Yapılan araştırmalarda kadınların “sadece” %1’i yasak nedeniyle okuyamadıklarını ya da çalışamadıklarını söylüyorsa,

Tüm bu saydıklarımızı alt alta topladığımızda varabileceğimiz tek mantıklı sonuç o ülkedeki kadınların başlarını açarak okudukları ya da çalıştıkları olabilir. Sadece %1 dile gelen kısma bakıp da geri kalanının başörtüsü yasağından etkilenmediğini söylemek ise en iyi ihtimalle gerçek durumla yüzleşememenin bir sonucu olabilir.

Hiçbir insan hakkı ihlalinde kaç kişinin bu ihlale uğradığına bakılmaz. Bu hem etik değildir hem de asıl mesele değildir. Önemli olan o ihlalden dolayı birilerinin mağduriyet yaşamasıdır. Ve unutmamak gerekir ki yaşanan her bir mağduriyet göze gözükmese de, ele alınmasa da, çözüme ulaştırılmadığı sürece toplumu vicdanen sakatlamaya devam edecektir.

Buna rağmen “başörtüsü yasağı kadınların %1’inin sorunudur” diyerek bu ihlali küçümseyenler sayıları bu kadar önemsiyorlarsa gelin, bir araştırma daha yapalım. Öncelikle başını örten %70 kadın nüfusunu bir kenara bırakarak kaç kadının okuluna ya da işine giderken bir kurum önünde başını açmak zorunda bırakıldığını tespit edelim. Sonra bu kadınların o kurumlardan çıkarken neden başlarını tekrar örttüklerini soralım. Ve devam edelim…

Acaba kaç kadın bu aç-ört baskısını kendi tercihi olarak yaşıyor? Bu uygulamanın kadınlar üzerinde nasıl bir sosyal, psikolojik, fiziksel ya da vicdani sonuçlar doğurduğunu araştırmamıza ekleyelim. (Aslında buraya kadar saydığımız noktalar Birleşmiş Milletlerin Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Komisyonu’nun –CEDAW- Türkiye Devleti’ne 2010 yılı oturumunda önümüzdeki dört yıl içinde gerçekleştirilmek üzere verdiği ödevlerin ta kendisidir.) Eğer vicdanımız dahasına el verirse yasağın başörtüsü kullanmayan kadınlar ya da erkekler üzerindeki etkilerine de bakarak araştırmaya devam edebiliriz.

Bu araştırma çağrısı halen başörtüsü yasağının etkileri üzerine şüphe ve merakı olan herkese AKDER’in açık bir davetidir.

AKDER

Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği

Bir cevap yazın