Ankara 252. hafta: Kadınların önündeki engeller kalkmadı
25 Kasım ‘’Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü’’ olarak benimsendi. Bu gün basın, medya, STK lar hep kadınların yanında yer aldılar. Kadının ailede, iş hayatında, toplumda uğradığı maddi ve manevi şiddet gündeme alındı, enine boyuna tartışıldı, istatistikler çıkarıldı. Ama evde kocasından, babasından, ağabeyinden ve daha kimlerden şiddet gören Ayşe’nin, iş yerinde amirinin her türlü tacizini nafakası için göğüslemeye çalışan Fatma’nın, okula gitmesi gerekirken evlendirilen Fidan’ın, üniversite ve iş kapılarından sadece başörtülü olduğu için gerekirse yaka paça atılan Hatice’nin durumlarında hala bir değişiklik yok.
Evde dayak yiyen kadını gittiği karakoldan evine geri gönderen, evdeki saltanatı sona erecek diye karısının eğitim ve çalışma hakkını gasp eden, siyasi korkular ve saçma vehimlerle kızlarımızı başörtülü oldukları için okul kapılarından döndüren zihniyetin bir an önce değişmesi bunun içinde yasal düzenlemelerin acilen yapılması ve titizlikle de uygulanması gerekiyor.
TİKAD geçtiğimiz günlerde Başörtüsü ve Toplumsal Uzlaşma konulu ülke genelinde yaptığı anketin sonuçlarını açıkladı. Ankete katılanlar Başörtüsünü hayatın bir parçası olarak gördüklerini aralarında başörtüsünden kaynaklı herhangi bir sorun yaşamadıklarını belirtiyorlar. Başörtüsünü siyasal simge olarak görenlerin oranı ise sadece yüzde bir. Böyle anket sonuçları bazı kimselerin hoşuna gitmese de toplum gerçeği budur. Siyasi hırsları uğruna ve kendi koltuklarını koruyabilmek adına insanları kutuplara ayıranların, aralarına husumet tohumları atanların maskeleri er ya da geç düşecektir.
TESEV de uzun soluklu araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlar Türkiye gerçeklerini bir kez daha ortaya koydu. Başörtüsü yüzünden okullarına alınmayan, en gözde üniversiteleri kazanmalarına rağmen eğitimleri yarıda kalan kızlarımızın yaşadıkları psikolojik şiddetin boyutları ortaya çıkarılmıştır. Hasbelkader okuyan ve çalışan kadınlarımızın ise iş hayatında mecburen özel sektörü seçmeleri sebebiyle daha az paraya karşılık daha uzun mesailerde çalıştırılması kadına yönelik bir şiddet ve hak ihlalidir.
Araştırma sonuçları aklını kullanan, ufku geniş, hayatın her alanında inançlarından taviz vermeden bulunmak isteyen kadının sıkıntılarını, açmazlarını gün ışığına çıkardı. Toplumu yetiştiren kadının önündeki bu engeller kalkmadığı sürece o toplumun geleceğinin de parlak olmayacağı aşikârdır.
Türkiye, demokratikleşme yolunda bir adım daha attı. Herkes askerin dokunulmaz olduğunu sanırken onların da 657 ye tabi devlet memurları oldukları hatırlandı. İki general ve bir amiralin açığa alınması herhangi bir bürokratın açığa alınması kadar normalken ana muhalefet cephesinden yapılan sivil darbe açıklaması hepimize manidar geldi. Mademki demokratik bir Türkiye isteniyor artık bunlara alışacağız. Kimse kanunlar önünde dokunulmaz değildir. Makamı ve mevkisi ne olursa olsun yaptığı yanlışların bedelini ödeyecektir.
Haftaya aynı gün ve saatte inanç özgürlüklerinin yaşanması adına atılan olumlu adımları dile getireceğimiz ve yaşanan pozitif gelişmeleri paylaşacağımız basın açıklamamızda buluşmak umudu ve duası ile tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
İlke İlim Kültür ve Dayanışma Derneği Üyesi
Aysel Yılmaz