Kocaeli 293. hafta: Türkiye İsrail’in nükleer çöplüğü değildir

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 293. hafta basın açıklaması, 27 Kasım 2010 Cumartesi günü İzmit İnsan Hakları Parkı, özgürlük Meydanında gerçekleştirildi.Basın açıklamasını platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi yönetim kurulu üyesi Sezer Çorman yaptı.Konusu İsrail’i korumak için, ülkemize kurulacak nükleer kalkanın, nükleer füzeleri engellemesi halinde oluşacak radyoaktif serpintinin yol açacağı ölümler ve yayacağı radyasyondu.

Bununla ilgili kısa bir tiyatro gösterisi yapıp sirenler ve sis bombaları eşliğinde, insanlar öldü, elinde , siyon yıldızı içinde “ güç bende” yazısı bulunan ve emperyalizmi temsil eden bir canavar, ölen insanların üzerlerine kefen örtüp kırmızı boyayla radyoaktif serpintinin yaratığı ölümleri sembolize etti.Göstericiler tarafından yuhalanınca, elindeki güç bende yazısını gösterip karşı çıktı, en son bu katliamı görüntüleyen medyaya müdahale etti.Uyarılarak, “medya görevini yapıyor, sizin yaptığınız katliamları görüntülüyor, neden müdahale ediyorsun “ denildi ve gösteri bitti.Çok sayıda medya mensubu tarafından gösteri görüntülendi.

BASIN AÇIKLAMASI:

Değerli basın mensupları ve halkımız,

293. Hafta Basın Açıklamamıza hoş geldiniz.

Bilindiği gibi, günlerdir kurulması karara bağlanan Füze Kalkanı Sistemi ile meşgulüz. Türkiye proje sahibi NATO’ imiş gibi gösteren ABD’ nin yıllardır planladığı savunma sistemlerinden bir tanesine yine neredeyse koşulsuz destek veriyor.Yani son yıllarda oynadığı üstün rolü ABD ‘nin bu isteği ile farkında olmadan kırıyor.

Halkı temsil eden hükümetin yaptığı başlıca hatalardan bir tanesi, zaman zaman olduğu gibi , konu hakkında yeterince bilgilendirmeye gitmemesidir.Nedir bu Füze Kalkanı projesi? Ne işe yarar ? Niçin kuruluyor ?

Bilindiği üzere , ABD nin yaklaşık 20-30 yıldır planladığı veya düşündüğü ve 11 Eylül ile kendini daha da belli eden bir savunma projesi var.Bu proje başta kendi ana topraklarını , ileri safhada Avrupa’nın bir kısmını ve daha ileri safhada da Ortadoğu daki dostu İsrail ‘i , havadan , karadan veya denizden gelebilecek olası Füze tehdidine karşı kendini ve dost ülkeleri koruma projesidir.Kurulması istenen bu Füze Kalkanı , projenin kara tehdidi ayağını oluşturuyor.Teknik olarak; İran’dan , Suriye ‘den veya herhangi bir doğu ülkesinden fırlatılan füzeyi kalkış sırasında yada bu olmaz ise sonrasında , kalkanlardan fırlatılacak başka bir önleyici füze ile havada imha etme üniteleridir.

Saniyelik hesapların yapıldığı ve binlerce km hıza ulaşıldığı bu hassas sistemin günümüz teknolojisiyle yapılması elbette mümkün.Proje gerçekleşirse ,Türkiye’nin batı tarafı sistemi İzmir Nato Üssü , doğu tarafı sistemi ise İncirlik Üssü veya doğu illerine yapılacak yeni bir Nato Üssü olacağı aşikardır.Olası bir fırlatmada gerçekleşecek patlamanın oluşturacağı asit yağmurları, Nükleer serpinti veya parça düşmesinin yağmur gibi Anadolu insanının üzerine yağacağı da aşikardır.. Diğer yandan açıklığa kavuşturulması gereken başka önemli bir soru ise neden Türkiye? Aslında cevabı rahatça bilinen bu soru , konunun anlaşılmasında önemli bir basamak..

Türkiye , gerek jeopolitik konumu ve gerekse siyasi , dini ve ırki konumu ile ABD ‘nin ve Batı’nın planlarını gerçekleştirmede kullandığı önemli bir köprü.Tabi bu köprü olma durumu yaşanacak faciaların bizi es geçip etkilemeyeceği durumunu oluşturmuyor.Yıllar önce bu gibi konularda verilen destekler elbette bıraktığı iyi izlenim ile , Türkiye ‘yi bulunmaz bir nimet yapıyor.Gözden kaçırılan nokta ise komşularıyla sıfır sorun politikası izleyen , olası bir nükleer savaş çıkmaması için İran uranyumunu topraklarına değiştirme çabaları gibi barışa zemin hazırlama niyetini gösteren Türkiye , bu proje ile niyetine ters düşen bir hareket yapmış gözüküyor.Nitekim , Çek Cumhuriyeti ve Polonya bile (!) bu Füze Kalkanı Projesi ‘ni , sonuçlarını görebilerek ret etmeyi başarabilmiş, dik durabilmiştir.Projenin asıl amacının İran ve Kuzey Kore tehdidi , bir taraftan da Rusya ‘ ya gözdağı vermek olduğu dile getirildiği NATO Zirvesi , Türkiye ‘nin düşmanlar kazanabilme ihtimalini ortaya çıkarmış ve kardeş halkların çember altına alınmasına imza atmıştır.

Aslında proje usun vadede yapılması istenen kuşatmanın başlangıcı ve Türkiye ayağı.Verilen destek ileriki yıllarda daha büyük çaplı projelerin yapılmasına ve isteklerde bulunulmasına imkan veriyor.Füze Kalkanı’ndan sonra Karadeniz ve Akdeniz sularını , ABD ve NATO gemilerine kullandırma istekleri gecikmeyecektir.Kim bilir olay , askeri sevkiyata yol vermeden tutun da Türk Askeri ‘ni kullanmaya kadar gidebilecektir..Aslında Türkiye ‘nin benimsediği temel stratejiye ters ve getirisi olmayan bu proje , götürüsü ile birçok tehlike arz ediyor.Daha da kötüsü Füze Savunma Sistemi ile batının en doğu müttefiklerinden biri olan Türkiye yakınlaştığı doğu ülkelerinden koparılıyor ve olabilecek atışmalara ev sahibi yapılıyor , araç olarak kullanılıyor.Projenin her yönüyle açıklanmaması haliyle akıllarda bazı noktalarda soru işaretleri oluşturuyor..

Çifte standartta eline su dökemeyeceğimiz ve sahip olduğu nükleer başlık sayısı bile bilinemeyen ABD ‘nin bu projesi , yine bir 11 Eylül gibi kendi füzelerini önlemeye yönelik mi?

Askeri harcamaları ABD ‘nin yüzde 1’i bile olmayan ve Nükleer başlık gerçekleştirmesi belki onyılları alacak İran ‘ mı tehdit oluşturuyor?

Arap ülkeleri gibi içten çökertemediği ülkeleri , askeri seçeneklerle kontrol altına alan ABD ve Batı Ülkeleri , Türkiye ‘yi nasıl bu kadar rahat kullanıyor?

Türk hava sahasını tamamen dış güçlere açmaya ve savunmasız bırakmaya mecbur kılan Füze :Kalkanı Sistemi ile olası bir füze çarpışma ve sonrasında Türkiye hangi tarafta olacak?

Acaba aynı korkularla batıdan ve İsrail den gelebilecek füze tehditlerine karşı , İran ‘ın veya başka bir doğu ülkesinin Füze Rampası kurması istemesi durumunda , Türkiye aynı desteği verebilecek mi?

Cevaplanması gereken bir çok soru varken , karar merciilerinin oy aldıkları halktan bağımsızca hareket etmeleri , sorumsuzca bir davranış olarak karşımıza çıkıyor.Sistemin kurulmasını ve sonrasında yaşanabilecekleri Temel İnsan Hakkı olan Yaşama Hakkı’nı tehlikeye atan bir hareket olarak görüyoruz.Bölge halkının güvenliğini ve sağlığını tehlikeye atacak hareketlerden ve kararlardan kaçınılması gerektiği düşüncesindeyiz.

Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz..

Mazlum-Der Kocaeli Şubesi Adına , Yön.Kur.Üyesi

Sezer ÇORMAN

Bir cevap yazın