Bursa’da eylemler 1. yılını tamamladı!

Mazlumder Bursa Şubesinin her ayın ilk cumartesi günü yaptığı basın açıklaması Aralık ayınıın ilk haftasında Bursa Şehreküstü meydanında yapıldı.Açıklamayı Mazlumder Bursa Şubesi adına Aslı KARADAĞ tarafından okundu.Aslı KARADAĞ yaptığı açıklamada şunları söyledi:

‘Sayın basın mensupları ve değerli halkımız,

Aylara, yıllara varan başörtü yasağını ve tüm mahrumlara karşı uygulanan zulümleri yılmadan, usanmadan protesto etmek üzere bir kere daha burada toplanmış bulunmaktayız.Geçmiş onlarca yılda sadece “Rabbimiz Allah” dedikleri için başörtülerini açmayan; işyerlerinden, okullarından uzaklaştırılan, yeryüzünün ismini bile telaffuz etmekte zorlandığımız dört bir tarafına gitmek zorunda bırakılan, azık torbalarına imanı, direnişi onuru ve “insan olmak kendin olmaktır” kararlılığını alan Hz Meryem’in ,Hz Fatimetü’z- Zehra’nın ve Hz. Hüseyin’in yiğit, onurlu kardeşi Hz. Zeyneb’in varislerini buradan selamlıyoruz..Onlara buradan aydınlığın karanlığın içinden belirdiği müjdesini vereceğimizi umut ediyoruz.

YÖK tarafından üst üste yapılan açıklamalara rağmen, bazı üniversitelerin fakültelerinde durumdan vazife çıkaran, geçmişin hukuksuzluk günlerini özleyen öğretim görevlilerin, militanca bir tavırla,psikolojik harp taktiklerini hatırlatır biçimde, başları örtülü derslere girmeye çalışan öğrencileri derse almama ya da ders yapmama gibi tavırlar içine girdiklerine şahit oluyoruz. Şehrimizin üniversitesi olan Uludağ Üniversitesi’nde öğretim görevlileri, hukuki hiçbir zemine dayanmadan bu öğrencileri derslere almaz ya da ders yapmazlarsa, bu öğretim görevlileri hakkında tek tek yasal hukuki süreç başlatacağımızı buradan ilan ediyoruz.

Ülkede koloni mantığı ile “öteki” olarak ilan edilen kesimler, 70-80 yıllara varan süreler boyunca acılara, yokluklara ve yasaklara mahkum edildiler. Tüm insan temel hak ve hürriyetleri gasp edildi. İnsanlar dinlerinden ve dillerinden dolayı çeşitli cezalara çarptırıldılar. İnsanlar, kamu kaynaklarını arkasına alan bir avuç elitist karşısında yığınlaştırıldı.

Alacakaranlık kuşağı dönemlerinden sonra yaşanan temel hak ve özgürlüklerdeki gelişme, tüm “öteki” ilan edilen kesimlerde kısmi rahatlamaya yol açmış; en azından sorunlar telaffuz edilerek birbirine düşman edilen kesimlerde empatiyi artırır olmuştur. Başörtüsü sorunu ve Kürt sorununun yanı sıra; Alevilerin cem evi, zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi taleplerine dönük iktidar yaklaşımları yeterli olmasa da; bu sorunların konuşulması, toplum kesimlerinin birbirini anlaması ve birbirlerinin sorunlarına duyarlı olması açısından önem arz etmektedir. Halkımız, hükümetten başta özgürlükler olmak üzere tüm alanlarda daha cesur ve kararlı adımlar beklemektedir.

Temel insan hakları talepleri ötelenebilecek ve seçim sonrasına bırakılabilecek talepler değildir. Şimdiye kadar başörtüsü lehine en küçük bir gayreti bile mahkeme önlerine taşıyıp engelleyen CHP bile üniversitelerde başörtüsüne yeşil ışık yakmışken bu yumuşak iklimden yararlanmak yerine samimi değiller, hele bir seçim olsun bakarız yaklaşımı artık direnme gücü kalmayan başörtüsü mağdurları üzerinde derin hayal kırıklığı yaratmıştır. Başörtülüler hayatın her alanında özgürlük istemekte hem de hemen istemektedirler. Kendilerinin ve kızlarının görmediği/göremediği başörtüsü özgürlüğünü hiç değilse torunlarını yaşasın istemektedirler. Bu da onların en tabi haklarıdır, bunca yıllık çileden sonra bu kadarcık teselli kendilerine çok görülmemelidir.

Ülke ve dünya gündemi ile ilgili birkaç temel konuya da değinmek istiyoruz.

Ne yazık ki küresel anlamda kapitalizmin, rekabete dayalı girdi maliyetlerini düşürme adına düşük ücret ve yoğun hammadde kullanım talebi, ülkemizde emek ve çevre adına büyük yoksullaşmaya ve tahribata neden olmaktadır. Ülkemizde işsizlik oranı, OECD 2010 verilerine göre %12 olmuştur.İşsizlik üzerinden emeğin değersizleştirilerek emek lehine pazarlık imkanının ortadan kaldırılmasına yönelik İşsizlik politikası derhal terk edilmelidir.2011 yılı programında düşünülen asgari ücretteki %4 lük artışın, enflasyon değerlerinin %20 seviyelerinde seyrettiği bir ülkede ne anlama geldiği; aradaki %16 lık miktarın, asgari ücretlinin 2011 deki yoksullaşma miktarı olduğu ve dikkatlerden kaçmadığı siyasi irade tarafından da bilinmelidir.

NATO üyesi olan ülkemiz, komşu ülkelerle sıfır problem tezinden uzaklaştırılarak NATO’nun koçbaşı haline getirilmek istenmektedir. Özgürlükler üzerinden yürütülen politik duruş yerine, güvenlik eksenli eski politikaların; ülkemizi ve bölgemizi aşılmaz sorunlarla karşı karşıya bırakacağı aşikârdır. Füze kalkanı projesi; abartılmış bir düşman tanımlaması ile açık işgaller dönemine dönen küresel kapitalizmin, kendi krizini aşmaya yönelik olarak önceki yıkım senaryolarının benzerinin hazırlamasından başka bir şey değildir.Türkiye bu projede kesinlikle yer almamalıdır.

Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısı, kesinlikle ülke ve dünya gündeminde arka sıralara düşmemelidir. Zalim ve işgalci İsrail siyonizmi, açık bir şekilde zulmüyle dünya kamuoyuna yakalanmıştır. 9 yiğidimizin ve tüm yeryüzü mazlumlarının sembolleşen ismi Filistin halkının hakları teslim edilinceye kadar Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz.

Yaşasın Mahrumlar anıldığında titreyen yürek.

Yaşasın İnsan Hakları Mücadelemiz.

MAZLUMDER BURSA ŞUBESİ

Bir cevap yazın