Sakarya 275. Hafta: Her gün Aşura, her yer Kerbela!

Sakarya’daki 275. eylemde Kerbela’dan dersin yeterince çıkarılmadığı ifade edilirken, kampüslerin ayrışmaya başladığı tehlikesine dikkat çekildi. Açıklamada Genelkurmay’ın iki dil tartışmasına müdahalesi ile protesto gösterilerindeki şiddete eleştirildi.

Sakarya Adalet Girişimi’nin 275. hafta basın açıklaması Kerbela’nın anılmasıyla başlarken, SAGİR Başörtüsü Platformu adına basın açıklamasını okuyan Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü Kadrican Mendi, “Meşruiyeti iktidarın değil Hakk’ın yanında aramanın adı olan Kerbela Kıyamı tüm İslam dünyasında anıldı. Anıldı, lakin idrak edildi mi? Tartışılır. Kerbela’da Yezid’in zulmünü lanetledik ama yezide iktidar yolunu açan süreci ne kadar doğru kavrayabildik. Sırf iktidar da olduğu için Muaviye’nin ordusuna yazılanlar, fethe gittiklerini zannederlerken aslında zulmün kurumlarını tahkim ediyorlardı. Hüseyin’i yezit şehit etti fakat ümmetin iktidar karşısındaki sarhoşluğu sayesinde… Tarih bize göstermiştir ki; Yezidin murdar nefesinden sakınmak için önce Muaviye’nin ordusuna asker yazılmamak kadar, onun karşısında durmak da gerekiyor… Burada sanırım hiçbir hükümetin ve iktidarın kutsal olmadığı gerçeğini de hatırlatmamız gerekiyor. Ki Muaviye’nin ordusunda İslam fethine çıktığını zanneden gafil Müslümanların durumuna düşmeyelim.” dedi.

SAGİR Başörtüsü Platformu 275. Basın açıklaması

Meşruiyeti iktidarın değil Hakk’ın yanında aramanın adı olan Kerbela Kıyamı tüm İslam dünyasında anıldı.

Anıldı, lakin idrak edildi mi? Tartışılır.

Kerbela’da Yezid’in zulmünü lanetledik ama yezide iktidar yolunu açan süreci ne kadar doğru kavrayabildik.

Sırf iktidar da olduğu için Muaviye’nin ordusuna yazılanlar, fethe gittiklerini zannederlerken aslında zulmün kurumlarını tahkim ediyorlardı.

Hüseyin’i yezit şehit etti fakat ümmetin iktidar karşısındaki sarhoşluğu sayesinde…

Tarih bize göstermiştir ki; Yezidin murdar nefesinden sakınmak için önce Muaviye’nin ordusuna asker yazılmamak kadar, onun karşısında durmak da gerekiyor.

Üniversitelerde Başörtüsü yasağı çözüldü diye kendimizi avuturken bazı üniversitelerin başörtüsüne kesinlikle tahammül edemeyen grupların kalesi olmaya başladıklarını görüyoruz.

Yani bundan sonra Başörtünüzle 18 yaşına kadar okuyamayacağınız gibi, üniversiteye gidecek iseniz de o zaman hükümetin kontrolündekilerden seçmek zorunda kalacaksınız.

Zira hükümet karşıtı grupların güçlü olduğu üniversiteler bu aşamadan sonra Başörtülüler açısından güvenli olmaya bilir

Son öğrenci protestolarına değinmek istiyoruz.

Birçok Avrupa ülkesinde sokakları harekete geçiren öğrenci olaylarını hepimiz izliyoruz.

Ve fakat olayların belki binde biri ülkemizde meydana gelince birden herkesin gözü kararıyor.

Hele bir de protestoların haşa hükümete dönük bir yönü varsa.

Bizler şuna inanıyoruz ki tüm ideolojik yapılar buna Başörtüsü düşmanları da dâhil, ideolojik mücadelelerini açık, halkı kandırmaksızın, herhangi bir entrikaya tevessül etmeksizin, dürüst ve ahlaklı bir tarzda yapma hakkına sahiptirler. Buna yumurta atma hakları da dâhil…

Zira “haksızlığa karşı koyma hakkı”nı tartışmaya açtığınız anda ne Başörtüsünü savunabilirsiniz ne de İslami Direnişi.

Polis tarafından orantısız şekilde darp edilen öğrenciler kendilerince haklı gerekçelerle, hükümete karşı bir protesto eylemi gerçekleştirmenin ötesinde bir şey yapmadılar.

Ancak maalesef hükümet yanlısı medyamız bu durumu; yediği tekme yüzünden çocuğunu düşüren bir insanın nikâhını tartışacak kadar seviyesiz bir üslupla tartıştı.

Ve kendisini Başörtüsü düşmanlığı tescillenmiş medya ile aynı seviyeye düşürdü maalesef.

Burada sanırım hiçbir hükümetin ve iktidarın kutsal olmadığı gerçeğini hatırlatmamız gerekiyor.

Ki Muaviye’nin ordusunda İslam fethine çıktığını zanneden gafil Müslümanların durumuna düşmeyelim.

Evet “12 Eylül ile hesaplaşıyoruz, darbe dönemi sona erdi asker yerini siyasete bıraktı” derken dün Genelkurmayın “akıllı olun” mesajıyla karşılaştık.

Biz bir hatırlatma yapalım; askerin müdahalesine sadece bize karşı yapıldığı zaman değil, hangi muhalif fikre olursa olsun karşı durduk, bundan sonrada karşı duracağız.

Hafta içinde İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın da 23.yıldönümünü kutladık. Gücünü ve meşruiyetini önce Hakk’tan sonra halkından alan şanlı Filistin Direnişini Hamas nezdinde selamlıyoruz.

İsrail’in başbakanı Netanyahu’nun “ne özür ne de tazminat” cevabı ise hükümetin illüzyonuna bel bağlayanları fena halde üzdü.

Oysa bizler inanıyoruz ki israili İslami direnişin elinden tazminat ve özür değil bu noktadan sonra “eman” dahi kurtaramaz.

Yeter ki kendimizi kendi ellerimizle oluşturduğumuz boş hayallerle oyalamayalım.

İktidara değil Hakk’a güvenelim.

Ve O’na sabırla direnişle yaklaşalım

Bizler Başörtüsü direnişçileri olarak,

Haklı mücadelemize, hiçbir çifte standarda tevessül etmeksizin, ilkelerimizi hiçbir güç veya menfaat uğruna pazarlığa açmaksızın ve kim, hangi kimlikle yaparsa yapsın zulmün her biçimine karşı durarak devam edeceğiz.

Yaşasın Başörtüsü direnişimiz

Yaşasın mazlumların dayanışması.

SAGİR adına Sakarya Dayanışma Derneği

Bir cevap yazın