‘Türkiye’de hegemonyadan, rızaya dayalı düzene geçildi’

Küresel Yerel (Küyerel) Düşünce Platformu’nun Konferanslar Dizisi kapsamında, Taxim Hill Otel’de 21 Mayıs cumartesi günü, düzenlediği konferansın konuk kunuşmacısı Berkeley Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Cihan Tuğal oldu.

Tarihi Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin son Genel Sekreteri ve Taraf Gazetesi yazarı Nabi Yağcı’nın moderatörlüğünde gerçekleşen “Pasif Devrim / Siyasal İslamın Düzenle Bütünleşmesi” temalı konferansta konuşan Tuğal; İslami hareketin sosyal ve sınıfsal tabanını ve zaman içindeki değişimini analiz etti.

Tuğal, Türkiye’deki İslami hareketi Mısır İslami hareketiyle karşılaştırarak söze başladı.

“Mısır İslami hareketinin öğretmen öğrenci ilişkisi içinde ve fıkıha dayanan ve parti olmayan bir hareket iken, Türkiye İslami hareketi, siyasi parti, cemaat ilişkisi içinde küçük üretici sınıfa dayanan, devletin küçük üreticiyi korumasını savunan hareket zemininde kurulduğunu” belirtti.

“Mısır’da İslami model fıkıha dayanıyor. Türkiye’de ise küçük orta üretici, esnaf kısaca KOBİ dediğimiz kesime ya da Anadolu sermayesine dayanıyor. Her iki ülkenin sosyal siyasal süreçlerinin farklılığı temelinde İslami hareket düzenle, sistemle ilişki kuruyor. Ekonomi politikalarında ‘serbest piyasa ve devletçi’ politikalar İslami hareketin siyasal alandaki yerini ve sistemle ilişkisini belirliyor” şeklinde sözlerini sürdüren Tuğal şu görüşlerini dile getirdi:

“1974 CHP-MSP Hükümet protokolü Türkiye İslami hareketinin 70’li yıllardaki politik duruşunu gösteriyor. Kalkınmacı, devletçi, korumacı ve küçük üreticilerin asıl düşmanının büyük sermaye. İslami burjuvazi 1970’lerden sonra oluşmaya başladı, ilk başlarda korumacı, devletçi ve küçük üreticinin korunması ekonomi politikaları savundular. 75’lerden sonra piyasa vurgusu öne çıkmaya başladı. Türkiye İslami hareketinin “Adil Düzen” kalkınmacı politikası ‘70’li yıllarda etkili oldu.

İslami harekette ilk büyük kırılma, “Adil Düzen” ve devletçi kalkınma ekonomi politikalarından vazgeçilip serbest piyasayı savunmaya başlanması ile gerçekleşti.

İkinci kırılma, AB sürecinin kabul edilmesi ve 2001’den sonra “ılımlı İslam” ve demokrasinin siyasal olarak vazgeçilmez olduğu noktasına gelinmesi ile yaşandı. Neo-liberal politikalar devreye sokuldu. Böylece İslami hareketin insan anlayışı değişti. İnsan ve İslam ilişkisi bugün yeniden kuruluyor.

Türkiye’de süren düzenin ayakları var. İslami hareket de bu ayaklarla çakışıyor ve iç içe geçmiş bulunuyor.

1) Ekonomi; neo-liberal ekonomi politikaları savunuyor,

2) Milliyetçilik; ırk temelli milliyetçilik, ümmet temelli milliyetçilik ve muhafazakârlıkla bütünleşiyor,

3)Kentçilik; kentlerde yeni rant alanları yaratılarak, devlet eliyle yoksullara yeniden dağıtım yapılıyor böylece kentlere göçen yoksullar sistemin içine çekiliyor,

4) Yarı demokratlık; Türkiye’yi Mısır’dan veya başka İslam ülkelerinden ayıran temel özellik “yarı demokratlık” yapısıdır. Türkiye’ de rejimi sürekli kılan bu yarı demokrat yapıdır. Otoriter ve darbeci rejimler de içinde bu yarı demokratlığı taşıyorlar.

AKP de bu geleneği aynen sürdürüyor. Demokratik açılım yapmaya başladığını, Kürt sorununda çözüme doğru gittiği umuduna kapılmışken birden bu sürecin kapandığını görüyorsunuz. Benim “Pasif Devrim” dediğim işte bu süreç. Sorunlar ve çelişkiler devrim noktasına gelmeden sistemin içine dâhil ediliyor…

Ben, Antoino Gramsci’nin “Pasif Devrim” ve “Rıza“ kavramlarını kullanarak İslami hareketin düzenle bütünleşmesini anlamaya ve analiz etmeye çalışıyorum. Türkiye’de değişen temel şeylerin başında ‘rıza’ya dayanan bir düzene geçilmesidir…

Rıza toplumu, devrimci kalkışmayı ortadan kaldırıyor, sistem dışında olanları sistemin içine çekiyor ve sistemden pay almaya razı edildikçe, sisteme devrimci başkaldırı tabi ki ortaya çıkmıyor. “Pasif Devrim” dediğim işte tam da budur. Talep sahiplerinin iddialarındın vazgeçmeden düzenin içine girerek, içeriden değiştirmeleridir.

İslami hareket temsil ettiği kesimi sistemin içine çekerek taleplerini rıza yoluyla elde edebildikleri gösterdi. Böylece AKP sistem muhalifi konumundan sistemin savunucusu haline geldi…”

[Sesonline] İSTANBUL

Bir cevap yazın