332. hafta: Kudüs özgürleşmeden Müslümanların özgürlüğünden söz edilemez

Kocaeli Gönüllü Teşekküller Platformu 332 Hafta Başörtüsüne Özgürlük basın açıklamasının konusu dünya Kudüs günüydü. Basın açıklamasını ,Tarih Bilincinde Buluşanlar Derneği adına Kenan Seyrek yaptı.27 Ağustos 2011 Cumartesi günü Saat 12.30 da yapılan basın açıklamasına Mavi Marmara Şehitleri için Kuranı Kerim okunarak başlandı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ

Değerli halkımız ve basın mensupları.332.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Bilindiği üzere, 1979’dan bu yana her ramazan ayının son cuması Dünya Kudüs günü etkinlikleri düzenlenmektedir. Kudüs, sevginin kardeşliğinden, barışın simgesinden, hüznün ve acıların başkentliğine geçişe zorlanan bir kent… Dünyanın en önemli şehri. Peygamberlerin hayatlarının büyük bir kısmı Kudüs’te geçmiş… Tarihte “Mücadele” hep bu kent için olmuş… Kim neye inanıyorsa inancının kökünü bu kentin caddelerinde, manevi havasında bulmuş. İbrahim Peygamber’in hayatı bu kent ile özdeşmiş… Kur’an’da İbrahim Peygamber’in de İslam üzere olduğu ve tüm hak peygamberlerin bir müjdenin habercileri oldukları ve bunun da Peygamber’imiz olduğu anlatılır. Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs, özgürlüğün ve bağımsızlığın da simgesidir…Tüm dinlerin temeli “tevhid” bu şehirde hayat bulmuştur. Bunedenle Osmanlı bu dinlerin ve inananlarının özgürlüğüne kesinlikle gem vurmamıştır.

Bu belde dinimiz ve dinimizin öncesindeki ilahi dinler için kutlu bir yerdir. İslam’ın hüküm sürdüğü süre içerisinde Kudüs, insanlığın hançerlenmediği ve tüm kutsalların bir diğerini kirletmeden yaşayabildiği ve kirlenmeye izin verilmediği bir yer olarak kalmıştır.Ne zaman ki, dünyayı sömürge olarak gören İngilizler bu emellerini gerçekleştirmek için çalışmalarını hızlandırmışlar ve bunun sonucunda Osmanlı’nın etkinliği azalmış, işte o zaman Siyonistler pervasız bir hırsla saldırmaya başlamışlardır. Siyonistlerin 1900’lü yıllardan beri sürdürdükleri çalışmalar neticesi bugün Kudüs tutsak, bugün Filistinli mahkûm, bugün Müslümanlar mazlum hale gelmiştir…

1.Dünya savaşının çıkışı bilinen gerçeklerin ötesinde İsrail’in kurulması için karar veren İngiliz İmparatorluğunun Ortadoğu düşüdür. Osmanlı ile Arapları ve Filistinlileri birbirine düşman etmeye çalışanların hedefleri maalesef tutmuş, böl parçala taktikleri ile Siyonistlerin çobansız köy bulması sağlanmış ve böylelikle Siyonistler Müslümanlara akla hayale gelmeyen işkenceler yapmışlardır. Sultan Hamid’i içeride satın aldıkları hainlerle “Kızıl Sultan” yapan ve onu tahtan eden de Siyonistlerdir. Kudüs karşılığı Osmanlı’nın tüm borçlarını ödemek isteyen ve Sultan Hamid’e büyük bir servet teklif eden Siyonistleri huzurundan kovan Padişahın ne kadar doğru bir adım attığını bugün daha iyi anlamaktayız. Kuduz bir köpek gibi saldıran Siyonizm’in doyma ve tatmin olma noktası ancak Müslümanların yok olduğu noktadır.

Bugün ülkemizde şu anlayış vardır: “Dedeleri satmış bana ne!..” Zorla ve hile ile bu toprakları elimizden alan İngilizler, bu toprakları Siyonistlere peşkeş çekmiştir. Sultan Hamid bu tehlikeyi görüp burayı hanedan toprağı yapmış ve bu tehlikeyi 40 yıl boyunca bertaraf etmeyi başarmıştır. Fakat içerde satın alınan İttihat ve Terakkiciler ülkeyi bu Siyonistlere, bu kan emicilere peşkeş çekmişlerdir. Şimdi Osmanlı evladı olan bu adamlarla Arapların ve Filistinlilerin içerisinde ihanet edenler arasında ne fark vardır?.Filistinlileri satanların en büyüğü bu ittihatçılar ve uzantıları olan ve o vaktin satın alınmış Ürdün yöneticileridir. Bunların bilinmesinde yarar vardır…

Bu topraklar 1948’de Filistinlilerin iken bu gün Filistinliler bir avuçluk alana sıkışmış durumdadırlar. Hüsnü Mübarek benzeri satın alınmış Arap liderler Siyonist İsrail’in ekmeğine yıllarca yağ sürmüşlerdir. Ancak ümmet uyanmaktadır. Kudüs işgal edilmiş bir vatan toprağıdır. Kudüs özgür olmadıkça Müslümanların özgürlüğünden ve tüm İslam Dünyası’nın özgürlüğünden bahsedilmesi mümkün değildir.

5 yaşındaki çocukları saklandıkları taş kovuklarında bulup, kollarını ve bacaklarının kıran, mermilerin üzerine çocuklarına şiirler yazdıran işgalcilere dünyanın sessiz kalması ve hatta insan kasabı olan bu insanlara Nobel barış ödülü verilmesi anlaşılır gibi değildir. Bu ancak pişkinlikle izah edilebilir. Siyonist İsrail’in Gazze’yi toz duman, kan ve gözyaşı içinde bırakan vahşetine kimse dur demediği gibi, Emperyalistler bu vahşeti haklı göstermeye çalışmaktadırlar. Tarihsel bağlarımız ve imanımızdan dolayı bizim bu şiddeti, bu insanlık dramını görmememiz mümkün değildir. Dünya bu vahşete “görmedim penceresi”nden baktıkça, katliamlar artacak ve insanlığı utandıran bu durum nihayete ermeyecektir.

Buradan sesleniyoruz. “Ey dünyanın çapaklaşmış gözleri artık uyanın ve bu vahşete dur deyin!”. Siz de bu vahşete, DAVOS’da karşı çıkan Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı gibi direnişe destek olun. Onun zor zamanda verdiği destek sebebiyle “One Minute” bu davanın simgesi haline gelmiştir. Ancak bu simgenin devamı olarak Türkiye Hükümeti Mavi Marmara’da şehit olan 9 vatandaşımızın hesabının sorulması için iç hukukta açılması beklenen ceza davasını artık açmalıdır! Şehitlerimizin kanı yerde kalmamalıdır!.

Biliniz ki, Filistin düşerse, hayalî “vaat edilmiş topraklar” bataklığında vahşet üreten bu sapık zihniyet yeni vahşetlerin peşinden gidecektir. Bugün işgal altındaki tüm İslam toprakları Siyonistler ve onların “abiler”inin eseridir. Filistin’in Özgürleşmesi tüm İslam beldelerinin özgürleşmesidir. İslam’ın özgürleşmesi ise dünyanın özgürleşmesidir. Bu anlamda insanlık dışı ve insanlığı utandıran Siyonist İsrail zulmüne dur diyelim. Kudüs şehitlerini, Şeyh Ahmet Yasin, Abdulaziz Rantisi, Fethi Şikaki gibilerini ve burada adlarını sayamadıklarımızı rahmetle anıyoruz.

Mavi Marmara gemisi bir mizansen, bir oldu bitti değil, bir milat olsun. O gemide şehit edilenler de kutlu davanın muzaffer şehitleri olarak tarihteki yerini alsın ve bunun için hepimiz bir Mavi Marmara olarak Filistin’e akmalıyız ve bu zulme dur demeliyiz. Mavi Marmara şehitlerimizi; Ali Haydar, Fahri Yaldız İbrahim Bilgen, Cengiz Songür Çetin Topçuoğlu Cengiz Akyüz Necdet Yıldırım, Cevdet Kılıçlar’ı ve gencecik Furkan Doğan’ımızı bir defa daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz! Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyoruz.

TARİH BİLİNCİNDE BULUŞANLAR DERNEĞİ ADINA

Kenan SEYREK

Bir cevap yazın