Amerika’nın Suriye halkının özgürlüğüne ilgisi akıl kârı mı?

Suriye halkını savunma naraları atanlara baktığımda aslında hedef ve gayelerinin Suriye halkı ve özgürlüğü olmadığını görüyorum.

Amerika’nın Suriye halkının özgürlüğüyle bu kadar alakalı ve ilgi olması akıl karı bir durum mu? İngiltere ve Fransa’nın, Suriye istihbaratının Suriye halkına yaptığı zulümden duyduğu endişeden dolayı gözüne uyku mu girmiyor?

Şu ana kadar Arap halklarını korumak amacıyla bir kelime bile söylemeyen Arap Birliği’nin üzerine rahmet melekleri indi de Suriye halkını savunmaya mı başladı?

Gece gündüz durmadan halkını ezen, kahreden, mallarını çalan ve sömürü düzenlerinin etkinliğini arttırmak için iş birliği içinde olanlar şimdi çıkıp diğer insanların özgürlük ve hürriyetlerini savunmaya mı başladılar?

Doğru Suriye yönetimi halkına karşı çok zulüm etti. Şüphesiz Suriye Güvenlik Birimleri çok sert bir tavır aldı, ellerindeki kalın sopayla insanları ve farklı görüşleri şiddetle bastırdı. Suriye yönetimi siyaseti olan ilkelliğe, zorlayıcılığa devam etti.

Suriye’de yolsuzluk o kadar çok yayıldı ki, artık rüşvet Suriye vatandaşının hayatının olmazsa olmaz bir parçası olmuştu. Yolsuzluk, zulüm ve baskı ile vatanın güvenliği ve vatandaşlara çok büyük kötülükler yapıldı.

Bundan dolayı İsrail rahatlıkla Suriye’de casuslarla işbirliği içine girebilmiştir. Aynı zamanda İsrail silah kaçakçılığı, istihbarat ve dinleme cihazlarını rahatlıkla Suriye’de sağlamıştır.

Suriye, diğer zulüm sistemlerinde olduğu gibi güvenlik güçlerinin sağladığı üstünlükle vatanın ve vatandaşların himayesini sağlayabildiğini zannediyordu. Ama bu zanların hepsi evhamdı. Tarihte ispat olunmuştur ki, en çok güvenlik zafiyeti ve iç çözülmeler yaşamaya maruz kalan devletler zulüm ve baskı devletleridir…

Baskı altında olan özgürleşemez. Kendisini özgürleştirecek birisine ihtiyaç duyar. Yönetim halkını kendi düşmanından ya da halkın iradesine saygı duymayanlardan yardım dilenecek duruma getirmemeliydi…

Sonunda tahmin edilen oldu ve Suriye halkı özgürlüğünü istemek için kalktı. Arap halklarının yöneticileri elinde istenildiği şekilde kullanılan oyuncak olarak kalması beklenemezdi. Diğer devrimlerini gerçekleştiren halklar gibi Suriye halkı da tarih mantığının dışına çıkmadı. Harekete geçmek hakkı ve sorumluluğuydu.

Ama mesele Suriye’nin içinde kalmadı. Bu mesele Arap taşeronluğu, zilleti başkalarının iradeleri için araç olma misyonları, vatanlarına, ırzların ve şerefelerine el sürülmesini mübah görmeleri bu olayı iyice çetrefil hale dönüştürdü.

Evet Arap halkları devrimleri gerçekleşti. Ama hiçbiri Suriye devrimi kadar Arapların resmi ve uluslararası planda ilgi ve alakasını üstüne çekemedi. Bir çok devlet, uluslararası örgüt, farklı medya kuruluşları ve Arap yönetimleri alışılmışın dışında bir yoğunlukla Suriye’nin iç sorununa müdahil olması noktasında aşırı bir çaba sergiledi.

Zamanla anlaşıldı ki tüm dış çevreler mümkün olduğunca daha hızlı sonuç alabilmek için oldukça acele ediyorlar. En azından Arap Birliği’nin Suriye yönetimine karşı yaptığı uyarılardan bu açığa çıkabiliyor.

Arap Birliği, Suriye yönetiminin cevap vermesi için bir ya da iki gün kadar mühlet veriyor. Neden bu acele? Şu ana kadar benzersin bir uluslararası hareketliliğin yaşanmasının ve bu aceleci tavrın sebebi ne?

Amerika’nın bazı muhaliflerin yanında durması, bu muhalif güçlerin yanlı olduğuna delalet ediyor. Arap yönetimlerinin muhaliflerden belli bir yönü desteklemesi bu yönün İslam ümmetine zıt bir taraf olduğu anlamına geliyor. İngiltere ve Fransa Arap ülkelerinde bir şeyler yapma çağrısında bulunuyorsa emin olun ki bu yapılacak şeyin ardından Arap ümmeti büyük bir zararın içine girecek. Biz ne bu yabancı devletlerden ne de Arap ülkelerinden hayır namına bir şey görmedik ve asla da görmeyeceğiz.

Çünkü bunlar bizim göğsümüze kurşun sıktı, bedenlerimizi hapsetti, mallarımızı çaldı, harcadı, israf etti, askerlerimizi hezimete uğrattı, direnişçilerimize işkenceler uyguladı, onurumuzu ayaklar altına aldı, zillet altına soktu, topraklarımızı işgal etti, birliği böldü ve parçaladı, kardeşliğimize nefret ve zulüm ekti, nefsimize acı ve hüsran getirdi, mukaddesatlarımızı yıktı ve ihlal etti, varlığımızı zayıflattı ve geriletti. Amerika ve bir çok batılı ülke İsrail ile işbirliğine girdi. Arapları zayıflatmak, cehalet, fakirlik ve gerileme ile bütünleşmeleri için bazı farklı diktatör Arap rejimleriyle yardımlaştı.

Tüm bunlardan dolayı biz Amerika ve işbirlikçisi Arap yönetimlerinin bulunduğu tarafın tam karşısındaki tarafta duruyoruz. İsrail, İngiltere ve Fransa’nın bulunduğu noktanın karşısında durmaktayız. Bizim ne Amerika ne İsrail ne de batıda ve doğuda bu iki ülkeye bağlı olanlarla aynı safta durabiliriz. Çünkü onlardan düşmanlık, tuzak, yanıltma, şer ve zarardan başka bir şey bekleyemeyiz.

Batı ve beraberindeki İsrail’in yanı sıra Araplar, yönetim ve muhalif kanadın pes etmemesi durumunda, Suriye’de bir savaş çıkarmak istiyorlar. Ama biz Suriye’nin bu krizden halkının burnu kanamadan sağ salim sonuçlanmasını ve kurtulmasını istemekteyiz.

Bu temennilerimizin gerçekleşmesi için yönetim, tüm muhalif unsurlarını razı ve tatmin edecek yeterli ve kapsamalı bir reform gerçekleştirmelidir. Muhalefet ise Suriye’de kalmalı, askeri ve dış müdahale taleplerinde bulunmak için yabancı ülkelere yönlenmemesi gerekmektedir. Bilinmektedir ki eğer bir dış müdahale olacak olursa bu başarısızlıkla sonuçlanacak.

Ortada NATO ve Amerika’nın görevini yapmakta zorlaştıracak ve yenilgiye uğratacak bir çok iç ve dış etken söz konusu. Herkes için en doğru olanı dış müdahaleyi bir tarafa bırakıp ülkeyi mahveden bu kanlı krizden kurtulma çözümlerini içeride aramaktır.

Prof. Abdussettar Kasım’ın Filistin Haber Ajansı Maan’da yayınlanan bu yazısı, Ümit Yıldırım tarafından israhaber için tercüme edildi.

tamamı içi isra haber

 

 

Bir cevap yazın