Gelir dağılımında adaletsizlik büyüyor

Dünyanın en büyük ve en önemli sorunlarından biri de adaletsiz gelir dağılımı ve yoksulluk. Üstelik bu sorun artık ekonomik bir sorun olmayıp, sosyal bir soruna dönüşürken, her geçen gün biraz daha içinden çıkılmaz bir hal almaya devam ediyor.

Son yıllarda hızla artan küreselleşme ve bunun servet sahipleri üzerindeki “olumlu” etkisi, gelir dağılım dengesini servet sahipleri lehine değiştirirken, dünyadaki gelir dağılımı ve yoksulluk çıkmazını da derinleştiriyor.

Özellikle küreselleşmenin hız kazandığı, dünyanın hızla entegrasyon sürecine girdiği 1990 sonrasında birçok ülkede gelir dağılımı bozulmuştur.

Geçtiğimiz yıl Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan “OECD ülkelerinde Artan Gelir Eşitsizliği” raporuna göre; 2008 küresel ekonomik krizi öncesindeki 20 yıl boyunca 22 OECD ülkesinden 17’sinde gelir eşitsizliği artmıştır.

En çarpıcı sonuç ise; hane halklarının harcanabilir gelir artışı yılda ortalama yüzde 1,7 artarken, söz konusu ülkelerdeki en zengin yüzde 10’luk kesimin gelirlerindeki artış en yoksul yüzde 10’luk kesimin gelir artışının oldukça üzerindedir. İşte bu durum da gelir dağılımın daha da bozulmasına neden olmuştur.

DÜNYANIN SORUNU

Yoksulluk ve aşırı gelir dağılım adaletsizliği bundan yıllar önce dünyanın belli bölgeleri için konuşulurken, bugün gelişmiş büyük ekonomileri de tehdit etmektedir.

Dünya genelindeki yoksul insanların yarısı, dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip G20 ülkelerinde yaşamaktadır.

Gelişmiş ekonomilerin bir tarafında ultra lüks hayat yaşayan çok küçük zümrelerin hemen yanı başında günlük “İNSANİ” ihtiyaçlarını karşılayamayan milyonlardan söz edilebiliyor.

Yüksek büyüme hızı, kişi başına düşen “ortalama” gelir, kalkınma hamleleri gibi iktisadi değerler, birey bazında yaşanabilen bu trajedilerin saklanabilmesine olanak sağlıyor. 

FİNANSAL KRİZDE UYGULANAN POLİTİKALARIN BOZUCU ETKİSİ

Görünür gelecekte bu gidişatı durdurabilecek bir beklenti yok. Hâlihazırda uygulanan hiçbir politika, gittikçe daha da bozulan bu tabloyu düzeltecek durumda değildir…

Bırakın düzeltmeyi, uygulanan politikalar bu felaketi artırıcı ve dada da içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir.

Kriz ortamında, ülke ekonomilerinin ve hane halkları gelirlerinin kendini koruyamadığı, işsizliğin en büyük sorun olduğu bir ortamda; son bir yıl içinde dünyadaki dolar milyarderlerinin sayısının yüzde 9,4 artarak 2 bin 160 kişiye, toplam servetlerinin de yüzde 14 artarak 6,2 trilyon dolara ulaştığını yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır.

Peki, bu arada toplumun alt gelir katmanı neyle uğraşıyordu derseniz?

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO), 2012 “Küresel İstihdam Raporu”na göre, 2008-2009 yıllarındaki küresel mali krizden bu yana 50 milyon kadar kişinin işinden olmuş. Hâlihazırda dünyada 1 milyar insanın karnı aç.

Tüm dünyada yaklaşık 170 milyon çocuk, yetersiz beslenme nedeniyle fiziksel gelişme sorunu yaşıyor ve yılda 2 buçuk milyon çocuk, açlık nedeniyle yaşamını yitiriyor.

Küresel krizle birlikte uygulanan politikalar, ultra zenginleri daha zengin yaparken, yoksulları daha da yoksullaştırarak gelir dağılım dengesini hepten kötüleştirmiş durumdadır…

Bize gelince;

Bizde de durum hiç iç açıcı değil. Toplanan verginin yüzde 9’unu zenginlerin ödediği, kalan yüzde 91’ini ise sade vatandaşın ödediği bir vergi sistemimiz var! Vergilerin büyük bir kısmı gelir düzeyine bakılmaksızın tüketim üzerinden (dolaylı vergi) alınmaya devam ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre; 2011’de Türkiye’de, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasında 8 kat gelir farkı olduğunu açıkladı…

Fevzi Öztürk/ Dünya Bülteni

 

Bir cevap yazın