
Sakarya’da adalet ve özgürlük mücadelesinde 600. hafta
2005 yılında kurulan ve her cumartesi basın açıklaması yapan Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 600. haftasında “Her türlü siyasal, toplumsal ya da ekonomik sorunda, insanımızı ilgilendiren her meselede; tavrımızı sağduyunun ve adaletin terazisine vurmaya devam edeceğiz” dedi.
2005 yılında, başörtüsü başta olmak üzere 28 Şubat’ın getirdiği yasaklara karşı kurulan ve uzun yıllar yasak karşıtı eylemlerine devam eden Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, son açıklamasıyla 600. haftayı geride bıraktı. “Müslüman kimliğimizle, tevhidi mücadele yolunda, herkese adalet şiarıyla çıktığımız yolda; ilk haftamızdaki kararlılığımızla yürüyüşümüzü devam ettiriyoruz.” denilen açıklamayı platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadrican Mendi’nin okudu. 600. haftalık süreçteki açıklamalardan kısa pasajlar okuyan Mendi, “Geride kalan haftalara dönüp bakıldığında, platformumuzun, kuruluş ilkelerini koruduğu, tevhid ve adalet sözüne sadık kaldığı; aklını ve kalbini karartmayan herkesin teslim edeceği bir hakikattir. Platformumuz, 12 yıl boyunca, kendi kimliğiyle, kimseye müdana etmeden, her hal ve şartta hakkın şahitliğini yapmayı vazife bilmiştir. Bu meydanda, tarihe düşülen kayıtlara bakıldığında; her türlü siyasal, toplumsal ya da ekonomik sorunda, insanımızı dolaylı veya dolaysız ilgilendiren her meselede, tavrımızı sağduyunun ve adaletin terazisine vurduğumuz görülecektir.” dedi.
Geride kalan 600 haftalık sürecin değerlendirilmesi yapılan açıklamada, “Derdimiz iktidar sofrasına kurulmak değildi. Niyetimiz, insanlığın yeryüzü sofrasına kardeşçe kurulmaktı; derdimiz neyse birbirimizle konuşmaktı; ekmeğimiz neyse birlikte bölüşmekti. O yüzden, arada geçen zaman zarfında, iktidar nimetlerinin cazibesine kapılanlardan olmadık. Üç günlük dünya saltanatına kapıkulluğu yapmayı nimet sanmadık. Muktedirlerin gözünde makbul sayılmak için sözümüzden de caymadık. 600 hafta boyunca İslam’ın özgürleştirici ilkeleri hiç iktidar için peşkeş çektirmeyen, her daim Hakkı ve Adaleti gözeten bir mücadelenin içinde olduk. Yerimiz, Hz. İbrahim’in ateşine odun değil, su taşıyan karıncanın safıdır. O yüzden halk arasında kışkırtılmak istenen farklıların karşısında durmaya çalıştık. Ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde şahit olduğumuz her meselede; güçlülerin değil haklıların sesine sesimizi, sözüne sözümüzü kattık.” ifadelerine yer verildi. Açıklama, Asr suresinin mealiyle son buldu.
Basın açıklamasının tam metni
Tevhid, Adalet, Özgürlük Yolunda 600. Hafta
Değerli platform mensupları, duyarlı Sakarya halkı,
2005 yılında, 28 Şubat’ın en sembolik zorbalığı, başörtüsü yasağına karşı başlattığımız eylemlilik sürecinde, bugün 600. haftayı geride bırakıyoruz. Müslüman kimliğimizle, tevhidi mücadele yolunda, herkese adalet şiarıyla çıktığımız yolda; ilk haftamızdaki ilkelerimizle ve ilk haftamızdaki kararlılığımızla yürüyüşümüzü devam ettiriyoruz.
100. haftamızda; “Müslümanlar Kur’an’ın aydınlığı ve Rasul’ün örnekliğini hangi çağ ve şart altında olursa olsun yaşamakla yükümlüdürler. Müslümanlar kardeşlik ve dayanışma şuuru içerisinde zulme ve zalimlere karşı direnmek durumundadırlar.” demiştik. “Toplumsal sorunlar karşısında çözümün; başka mercilere, egemenlerin insafına terk edilerek değil, bizzat sorumluluk ve inisiyatif alarak, fedakarlık yaparak ve bedel ödeyerek elde edilebileceğini” savunmuştuk, bugün de aynı sorumluluk duygusuyla tarihe şahitliğimizi kayıt düşüyoruz.
200. haftamızda; “Dünyada ve üzerinde yaşadığımız bu topraklarda barışın ve adaletin hâkim olmasını, yasakların bitmesini istiyoruz.” demiştik. “Bunun tek çaresinin de Müslüman olduğunu söylemek değil, Müslümanlığı hayatımızda uygulamak” olduğunu belirtmiştik. Bugün de, dillerine İslam’ın dolandığı ama siyasal, sosyal ve iktisadi düzenlerinde, Allah’ın değil; reel-politiğin ya da ekonomi-politiğin hüküm sahibi olmasına karşı, aziz İslam’ın sözünü yükseltmeye çalışıyoruz.”
300. haftamızda; “Her türlü haksızlığa karşı adalet ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. İslam’ın Adalet hedefini gözeterek; dini, mezhebi, ideolojik görüşüne bakmaksızın, her birey ya da toplumsal gurubun Hak ve hukukunu kim tarafından ve nereden gelirse gelsin; her türlü zulme ve bozulmaya karşı, toplumu esas alan, duruşumuza devam edeceğiz.” demiştik; bugün de aynı ilkelere sadakatimizi sürdürüyoruz. Sadece kendimiz için değil, herkes için kayıtsız-şartsız adalet ve hakkaniyet talep ediyoruz.
400. haftamızda; “Bildik ve hatırlattık ki, İslam; zihinleri uyutmak, alıştırmak, onları vazgeçilmezlerin kölesi yapmak için değil; özgürleştirmek, diriltmek ve Yaradan’a hakkıyla kulluk için çağrıda bulunmuştur. Bu çağrıya icabet ettik. Hakkın şahidi olabilmek için her türlü zulmüne karşı her şekliyle mücadele ettik. Her fırsatta iktidar ilişkilerini, küresel emperyalizmi, neo-liberalizm ve uzantısı olan kapitalist ilişki biçimlerini gündeme aldık. Allah’ın, eşref-i mahlûkat olan insana verdiği hakların; dünyalık çıkarlar uğruna sömürülmesine isyan ettik. “La” ile başlayan bir dinin mensupları olarak, Allah’ın hudutlarını aşmadan, her türlü baskı ve zorbalığa karşı bu meydanları şahit tuttuk.” demiştik; bugün de, haddi aşan her türlü istikbara karşı “Lâ”, yani“hayır” dediğimize, itiraz ettiğimize bu meydanları şahit tutuyoruz.
500. haftamızda; “İktidar için kavga edenler buna kavuşurlar, ancak bunun karşısında iddialarını ve izzetlerini yitirirler. İlkeleri için kavga edenlerin hikâyesi bitmez. Buradaki hikâye de bizimle başlamadı ve bizden sonra da bitmeyecek. İlk günden beri mevzisini yeryüzü iktidarları karşısında, yeryüzünün mustazafları yanında belirleyen platformumuz, bu gün itibariyle iktidarlar değişse ve hatta değişen iktidar “kendi adamları”nın iktidarı dahi olsa, duruşunu ve iddialarını değiştirmeksizin, inandığı ilkeler uğrunda mücadele edeceğini, dost-düşman herkese ispatlamış durumdadır.” demiş ve ilave etmiştik: “Bugün de, tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi, iktidarlar, varlıklarını borçlu oldukları halkın üstünde aynı zorba, adaletsiz ve müstağni tavırlarla hüküm sürme gayretindedir. Mağdur edebiyatıyla iktidara gelenler, kendilerini mağdur edenlerle hiç bir hesaplaşmaya girmezlerken, halka dönük buyurganlığı aynen devam ettirmişlerdir. Platformumuz, iktidar kim olursa olsun her zaman “Halk”ın yanında duracaktır.”
Değerli dostlar,
Bugün 600. haftamız.
Geride kalan haftalara dönüp bakıldığında, platformumuzun, kuruluş ilkelerini koruduğu, tevhid ve adalet sözüne sadık kaldığı; aklını ve kalbini karartmayan herkesin teslim edeceği bir hakikattir.
Platformumuz, 12 yıl boyunca, kendi kimliğiyle, kimseye müdana etmeden, her hal ve şartta hakkın şahitliğini yapmayı vazife bilmiştir. Bu meydanda, tarihe düşülen kayıtlara bakıldığında; her türlü siyasal, toplumsal ya da ekonomik sorunda, insanımızı dolaylı veya dolaysız ilgilendiren her meselede, tavrımızı sağduyunun ve adaletin terazisine vurduğumuz görülecektir.
Yine şüphesiz, iktidar yapısının muhafaza edildiği fakat devlet iktidarını yönetenlerin değiştiği bu 12 yıllık zaman zarfında, platformumuzun ilkelerinin konjonktüre göre değişmediği, yerimizi rüzgârın tayin etmediği, sözümüzün egemenlerin kitabına yazılmadığı, safımızın zalimin yanında olmadığı da anlaşılacaktır.
Derdimiz iktidar sofrasına kurulmak değildi. Niyetimiz, insanlığın yeryüzü sofrasına kardeşçe kurulmaktı; derdimiz neyse birbirimizle konuşmaktı; ekmeğimiz neyse birlikte bölüşmekti. O yüzden, arada geçen zaman zarfında, iktidar nimetlerinin cazibesine kapılanlardan olmadık. Üç günlük dünya saltanatına kapıkulluğu yapmayı nimet sanmadık. Muktedirlerin gözünde makbul sayılmak için sözümüzden de caymadık.
600 hafta boyunca İslam’ın özgürleştirici ilkeleri hiç iktidar için peşkeş çektirmeyen, her daim Hakkı ve Adaleti gözeten bir mücadelenin içinde olduk. Büyüklenenlerin, kibirlenenlerin, güç ve zenginlik içinde şımaranların değil; zayıfların, acizlerin, mazlumların, mahrumların, yoksulların yanında durduk. Halk arasında kışkırtılmak istenen farklıların karşısında durmaya çalıştık. Ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde şahit olduğumuz her meselede; güçlülerin değil haklıların sesine sesimizi, sözüne sözümüzü kattık.
600 hafta sonra bugün de, kendi işimizi zorlaştırma pahasına da olsa, hak bildiğimizi söylemeye, doğru bulduğumuzu yapmaya devam etme derdindeyiz. Yerimiz, Hz. İbrahim’in ateşine odun değil, su taşıyan karıncanın safıdır. İşte bu sebeple, bu meydandaki şahitliğimizi, tevhidi mücadele geleneğine halka halka, hafta hafta eklemeye devam ediyoruz, edeceğiz.
Sözümüzü, sözlerin en güzeliyle, Rabb’imizin Asr suresindeki ayetleri ile bitiriyoruz:
“Asra yemin olsun ki, insanoğlu mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler (ıslah edici ameli olanlar), birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.”
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği