
Dini olan her şey buharlaşıyor
“Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor” diye meşhur bir cümlesi vardır Marx’ın.
Şu mübarek oruç günlerinde, kutsal olan her şeyin dünyevileşmesini, dini olan her şeyin buharlaştığı argümanıyla destekleyebiliriz.
Ramazan’ın Kur’an’la, orucun nefis terbiyesi ile irtibatının kopartıldığı bir zaman diliminde, bu durum şüphesiz şaşırtıcı gelmemeli.
Din, kültüre dönüşmüş vaziyette; kültür ise hızla piyasa koşullarında metalaşmakta.
Haliyle böyle bir vasatta, ne Ramazan karşılığını bulmakta ne de oruç bizi terbiye etmekte.
Önce Ramazan ve Kur’an ilişkisine bakalım.
Bakara suresinde ayetlerde şöyle geçiyor:
“Ey müminler, sizden önceki ümmetlere olduğu gibi, günahlardan arınasınız diye, sayılı günler olarak oruç tutmak size de farz kılındı…
Ramazan ayı ki, o ayda Kur’an, insanlara yol gösterici, doğru yola iletici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırt edici olarak indirildi.
İçinizden kim bu aya yetişirse onu oruçla geçirsin.
Kim hasta ya da yolcu olursa tutmadığı günler sayısınca sonraki günlerde oruç tutsun.
Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.
Bu sayılı günleri tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdi diye kendisini tekbir etmenizi (ululuğunu dile getirmenizi) ister, ola ki, O’na şükredersiniz.”
Burada iki temel mesaj var.
Oruç, inananların günahlardan arınması için farz kılınmıştır.
Kur’an, insanlara yol gösterici, eğri ile doğruyu birbirinden ayırıcı bir ölçüt olarak indirilmiştir.
Demek ki, oruç bizi Kur’an’a yaklaştırmalı; Kur’an bizi günahlardan uzaklaştırmalıdır.
Peki olan bu mudur?
Ramazan bizi arındırmakta mıdır?
Kur’an bize bir şey anlatmakta mıdır?
Yoksa her şeyin buharlaşması gibi oruç ve Kur’an mesajları da insan nezdinde buharlaşmakta mıdır?
Bu soruların cevaplarını merak ediyorsak, halimizi gözden geçirmekle işe başlayabiliriz.
Bugün Kur’an’ın en temel mesajları, tevhid, adalet ve güzel ahlak ne kadar hayatiyet kazanmaktadır?
Özellikle adalet ve hakkaniyet, her şeyin üstünde mi tutulmaktadır yoksa makam, mevki, çıkar, saltanat yahut iktidar uğruna adaletin örselenmesine göz yumulmakta mıdır?
Ahlak her şeyin üstünde mi tutulmaktadır yoksa makam, mevki, çıkar, saltanat yahut iktidar uğruna yalan, rüşvet, iltimas, suiistimal, zimmet gibi suçlara sessiz kalınmakta mıdır?
Eğer tutulan oruçlar, kılınan namazlar, okunan ayetler bizi bu suçlardan uzaklaştırmıyorsa; Din’in bize vaaz ettiği ahlak, bizi mezkûr günahlardan uzak tutmuyorsa; o zaman ortada ciddi bir buharlaşma var demektir.
Biz bugün, bu yaşanan buharlaşmayla, aziz İslam’ın mesajlarının dilden düşmemesine rağmen hayata taşınmamasıyla karşı karşıyayız ve nedense bu bir mesele addedilmiyor.
Kur’an’ın bize gösterdiği adalet ve ahlak yolundan yürünmüyor.
Oruç, bizi gerçekten arındırmıyor ve dünyevi arzulardan uzaklaştırmıyor.
Hayatımızdaki ölçütler, bu dünyayla başlıyor ve bu dünya ile bitiyor; ahiret inancı buradaki halimizi doğrultmuyor.
Haliyle böyle bir vasatta geriye açlık saatlerini tokluk sofralarının takip etmesinden başka bir şey kalmıyor.
Ramazan bu mudur?
Oruç bu mudur?
Hiç sanmam…
Beytullah Önce