
İnsanlık kendi kıyametini hazırlıyor
Beytullah Emrah Önce
İnsanlığın hırsları yeryüzünü hızla kendi sonuna doğru sürüklüyor.
Çevreyle ilgili son dönemde hazırlanan tüm raporlar, felaket tellallığı yapıyor.
Dünya için ölümlerden ölüm beğenecek haldeyiz.
Önümüzdeki on yıllık periyoda dair tahminler iç karartıcı.
Aşırı hava olaylarının artması bekleniyor.
İklim değişikliğiyle mücadele elbette ki değişikliğe yol açan kalkınma ideolojisinin sermayedarları ve onların hizmetindeki politikalar, yönetimler tarafından başarısızlığı garantiliyor.
Buna bağlı olarak doğal afetlerde artış, biyolojik çeşitlilikte ise azalma yaşanacak, ekosistem tahribatı da ne yazık ki devam edecek.
Haliyle insan kaynaklı çevre felaketleri önümüzdeki on yılın sonunda bizi, bugünkün de daha kötü bir dünyada yaşamak zorunda kalmak gibi kötü bir gerçekle karşı karşıya bırakacak.
Avustralya’da milyonlarca hektarlık alanı küle çeviren yangınları haberlerde izledik.
Bir milyardan fazla canlının bu yangınlarda hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Dumanlarının tüm yerküreyi dolanacağı öngörülen bu yangınların büyüklüğünde ve şiddetinde iklim değişikliğinin önemi yadsınamaz.
Nitekim yangınlar sonrası yapılan tartışmalardan öğreniyoruz ki, uzmanlar zaten uzun zamandır iklim değişikliğinin şiddetlenmeye başlamasıyla Avustralya’da daha uzun, sıcak ve kuru yazların yaşanacağı uyarısında bulunuyormuş.
İklim değişikliği sonucu artan sıcaklıklar, tarımsal ve yeşillik alanların daha kuru bir hal alarak çabuk tutuşmasına ve yangınların daha kolay yayılmasına neden oluyormuş.
Doğadaki tüm canlıların varlığı sürdürebilmeleri aslında birbirine bağlı.
Lakin insanlık, yeryüzündeki tüm canlıların varlığı karşısında en büyük tehdide dönüşmüş durumda, öyle ki kendi varlığına karşı da!
Dizginlenemeyen hırslar, ilerleme ideolojisi, kalkınma tapıcılığı, insanlığı dünyanınkiyle birlikte kendi sonunu da hazırlıyor.
Tarım alanları boşalırken, büyük şehirlerin nüfusu artıyor.
Sanayileşme ve şehirleşme, her türlü sorunu ve kirliliği beraberinde getiriyor.
Doğal tarım yok olurken yediklerimiz ve içtiklerimiz sunileşiyor.
Hazır gıda tüketime dayalı beslenme alışkanlıkları ise insanın kendi doğasını tahrip ediyor.
Bir bakıma insanlığın toprağı kurutan politikaları, topraktan olan insanın bünyesini de bozmuş oluyor.
İnsanlık, doğaya zarar verirken, yarattığı tahribatın sonuçları kaçınılmaz olarak kendisini de etkiliyor.
İşte o yüzden bugün küresel sorunlar olarak listelerde peş peşe sıralanan “aşırı sıcaklar, buzulların erimesi, iklim değişikliği, çölleşme, kuraklık” gibi felaketler, insanın kendi başına açtığı dertlerden sayılıyor.
Bize “sürdürülebilir kalkınma” diye anlatılan masalların, sürdürülemeyecek yalanlardan ibaret olduğunu bir an önce anlayıp, gereğini yapmadığımız sürece de bu dertler artarak devam edecektir.
Geleceğe tutulan projeksiyonların hiçbirinin iç açıcı olmaması da sanırım bu konudaki anlayışsızlığa, ekonomik ve politik kararların tüm bu yaşanan gelişmelere rağmen değişmemesine bağlanabilir.
Bir taraftan öte gezegenlerde hayatı arayan insanlık, diğer taraftan ise yaşamın var olabildiği tek gezegeni kendi kıyametine hazırlıyor.
Eğer mevcut dünya düzenindeki iktisadi ve siyasi işleyiş değişmez ise o kıyamet hızlanarak yaklaşacak.