
Sağlık için koronavirüse de kapitalvirüse de çare bulmalı
Beytullah Emrah Önce
Henüz ülkemizde yeni koronavirüs vakası tespit edilmediği bir dönemde yüksek ateşini düşüremediğimiz küçük oğlumuzu hastaneye götürmüştük.
Şüphesiz her ebeveyn gibi bizim de yolumuz defalarca acil servise düşmüştü, fakat vakit gece yarısını çoktan geçtiği halde ilk defa böylesine bir yoğunlukla karşılaşmıştım.
Aynı anda birçok doktor ve hemşire, adeta akın akın gelen hastalarla ilgilenmek için mücadele ediyordu.
Adı konulmamış bir salgın, şehirde dolaşıyordu.
Grip; bu kış, önceki yıllara göre daha ağır geçmekteydi.
Henüz Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıkan yeni virüs salgını buralara erişmemişken dahi insanlar, bu ağır gribin yol açtığı komplikasyonlara bağlı olarak hayatını kaybetmekteydi.
Bugün itibariyleyse Covid-19 adıyla anılan ve dünya çapındaki yayılımına bakılarak pandemi olarak sınıflandıran yeni koronavirüsün artık ülkemizde dolaştığını biliyoruz.
Bildiğimiz bir diğer husus da konjonktürün ve dünya sisteminin mevcut halinin, koronavirüsle ilgili olarak komplo teorilerine bayılanlar için ziyadesiyle müsait olduğu…
Şüphesiz savaş endüstrisine yön veren iktisadi anlayış ile sağlık hizmetlerini ticari bir pazara dönüştüren anlayış ortak.
Bu pazarda, savaş ve enerji endüstrisiyle birlikte en fazla kâr eden şirketlerin arasında ilaç firmalarının yer alması tesadüf değil.
Sağlıktan değil hastalıktan kâr eden bir endüstrisinin, halk sağlığını korumaktan ziyade hastalanan halka daha çok ilaç satmayı tercih etmesi de sürpriz sayılmamalı.
Bu noktada pandemiye dönüşen her hastalık, ilaç şirketleri için küresel bir pazara dönüşüyor.
Yine de sadece bu duruma bakarak, yeni koronavirüsün laboratuvar ortamında üretilmiş bir virüs olduğunu söylemek, salgını “dünyayı yöneten beş büyük ailenin oyunu” görmek bana makul gelmiyor.
Bilim insanları, bizim grip dediğimiz İnfluenza virüsünü yıllardır araştırıyor.
Sağlık örgütleri ve bakanlıklar, mevsimsel gribi ciddi bir şekilde izliyor ve raporluyor.
Daha öncesinde SARS, MERS, Ebola, H1N1, H3N2, H5N6 gibi virüslerin ne tür tehditler oluşturduğunu bildikleri için, dünyanın pek çok yerinde doktorlar ve araştırmacılar; virüslerin ne tür değişimlere uğradığını yakından takip etmeye ve anlamaya çalışıyorlar.
Salgın sonrasında gündeme gelen bir araştırma raporu bu bağlamda dikkat çekiciydi.
2007 yılında, dört akademisyen makalelerinde “Güney Çin’deki ezgotik memeli hayvanların yenilmesi kültürüyle birlikte, nalburunlu yarasalarda SARS ve koronavirüs rezervuarlarının geniş miktarda bulunması saatli bir bombadır” ikazında bulunuyor ve “hayvanlardan veya laboratuvardan SARS veya diğer yeni virüslerin tekrar ortaya çıkma ihtimali ve bunun için hazırlık ihtiyacının” görmezden gelinmemesi gerektiğini bildiriyorlardı.
Yine geçen yıl yayına giren “Pandemik” adlı bir belgeselde, grip virüsünün yarattığı pandemiye karşı doktorların ve araştırmacıların evrensel bir aşı geliştirme mücadelesi anlatılıyordu.
Pandemik gribin mevsimsel gripten farklı olduğu vurgulanan belgeselde, bu virüsün hayvanlardan insanlara bulaşacağı söylenirken, arka fonda domuzlar, tavuklar ve yarasalar gösteriliyordu.
Şu tespit ise dikkat çekiciydi:
“Pandemi yaratabilecek bir İnfluenza muhtemelen bir hayvandan gelecek ve daha önce görülmemiş bir virüs olacaktır. Hayvanlardan yeni bir virüs çıktığında doğal bağışıklığımız olmayacak.”
Bu kadar yakından takip edilen virüslerle ilgili topladıkları bulgulara bakarak, araştırmacıların bu tür ölümcül bir salgının her an patlak verebileceğini öngörmeleri şaşırtıcı gelmemeli.
Bana kalırsa, virüsün yarattığı panik havasına ve ilaç endüstrisinin aktörlerinin aşı konusundaki amansız rekabetine bakarak, konuyu hemen komplo teorilerine bağlamaya da gerek yok.
Üstelik ortada komploya bağlamaya hiç gerek duymadan müşahede edebildiğimiz bir küresel dünya düzeni varken!
Öyle bir düzen ki, zaten mevcut haliyle hem doğayı hem de insanlığı ölümden ölüme sürüklüyor.
Öyle bir düzen ki, bir avuç mutlu azınlık dışında kalan milyarlarca kişiye ne insanca yaşam koşulları sağlıyor ne de dengesi bozulmamış bir tabiat bırakıyor.
O yüzden koronavirüse ya da diğer virüslere aşının geliştirilmesi kadar kalkınma ideolojisine, yeryüzünü fesada uğratan, küresel ısınma başta olmak üzere birçok soruna yol açan, bu kadar nimetin bahşedildiği bir dünyada insanların açlıktan, yetersiz beslenmeden, ilaç yokluğundan, işgallerden ve savaşlardan ölümüne yol açan mevcut dünya düzenine ve ona hâkim olan iktisadi ve siyasi zihniyetlere karşı da çare üretmemiz hayati önem taşıyor.