
Hak çiğnemek de orucu bozar mı?
Beytullah Emrah Önce
Ramazan ayının klasikleri arasındadır orucu neyin bozup bozmadığı tartışması.
İstanbul’da bir vatandaşın bu konudaki sorusuna “Sakız ilk defa çiğnenirse, ilk defa ağzınıza almışsanız içinde gıda maddesi olduğu için orucu bozar. Ama daha önce çiğnenmiş bir sakızı yeniden ağzınıza alıp çiğneniyorsa, içinde gıda maddesi olmayacağı için orucu bozmaz.” şeklinde cevap verilmişti geçen yıl.
Bu gündem ister istemez bana İsmet Özel’in “Hak yemek, sol elle yemek kadar dikkat çekmedi bu ülkede.” tespitini hatırlattı.
Bundan mülhem şöyle diyebilirim:
“Başkasının hakkını çiğnemek, sakız çiğnemek kadar dikkat çekmedi bu ülkede.”
Neden böyle oluyor peki?
Sanırım dinin özünün kaybedilip, şekline sarılan toplumlarda söz konusu durum şaşırtıcı sayılmasa gerek.
İslam’ın ruhunun yitirilip, kabuğuna saygı gösterilen bir vasatta da bu hal anormal sayılmamalı.
Tepeden tırnağa riyakarlığın, gösterişin, kibrin, bencilliğin, hamasetin, asabiyetin, haksızlığın, liyakatsizliğin, arsızlığın, vurup dökmenin, çalıp çırpmanın, hile hurdanın sarıp sarmalığı bir dönemdeyiz.
Öyle bir haldeyiz ki, geçmiş kavimlerin helâkına neden olan tüm günahları aynı anda bünyemizde taşıyoruz.
Helâk olup gitmiyorsak da ahir zamanlarda yaşadığımızdan…
Tıpkı eskinin helak olup gitmiş kavimleri gibi özünü yitirdiğimiz bir dinin, aslını unuttuğumuz bir inancın şekillerine, formlarına tapınmayı inanmak zannediyoruz.
Böyle olunca İslam’a inandığını söyleyen milyonlarca insanın yaşadığı bir ülkede, esenliğin huzurunu yaşamak da nasip olmuyor.
İşte tam da bu noktada, çiğnenmiş sakızın hükmünü soranların, bu soruya cevap verenlerin, aslında şu sorularla da dertlenmesi gerekmez mi?
Çiğnenmiş hakkın hükmü nedir?
Hak yemek orucu bozar mı?
İftira atmak orucu bozar mı?
Yalan söylemek oruca zarar verir mi?
Adaletten sapmanın günahı yok mu?
Bir insana zulmetmenin hükmü nedir?
Hukuk kurullarını çiğnemek de orucu bozar mı?
Kendisine emanet edilen kamu malını hakkıyla korumamanın vebali nedir?
Elindeki güç ve makamı kişisel istikbal için kullanmanın İslam’da yeri var mı?
Makam ve mevkiinin verdiği güç sarhoşluğuyla namaza yaklaşılabilir mi?
Sorular çoğaltılabilir ama meselenin bam teli hep aynı sesleri verecektir:
İnandığın şeyin ruhunu bırakıp, cesede tapma!
İnanan birisi için İslam, tevhid ve adalet dinidir.
Yerler ve gökler ancak adaletle ayakta durmaktadır.
Son Peygamber (sav) de güzel ahlâkı tamamlamak üzere gelmiştir.
Oruç, bir bakıma insanın kendi iradesiyle bu hakikati kabul ettiğini, bunu göstermek üzere belli bir süre en temel ihtiyaçlarından vazgeçebileceğini gösterir.
Fakat ne dinin ne de onun bir rükûunu olan orucun özü, salt şekilden ibarettir.
Dini inanca halel getiren, onun hükümlerini çiğneyen yahut örneğimizde olduğu gibi orucu bozan şeyleri sadece şekli tartışmalara indirgeyemezsiniz.
Sakız konusunda gösterdiğiniz hassasiyetini mislini hakkın çiğnenip çiğnenmediği hususunda da göstermeniz gerekir.
Fark etmelisiniz ki, çiğnenmiş sakız orucu bozmazken, hak çiğnemek her şartta haramdır!
Oruçlu iken kendi nefsinizden fedakârlık edersiniz ama haktan, hukuktan, adaletten asla feragat edemezsiniz, doğrudan hiçbir zaman şaşamazsınız.
Eğer bunlardan vazgeçiyorsanız, göz göre hak yiyor, haksızlık ediyor, zulmediyor, zulme rıza gösteriyorsanız; bilin ki dinin ruhunu örseliyorsunuz.
O zaman can bedenden çıkınca insan geriye ne kaldığını düşünüyorsanız, İslam’ın ruhundan uzaklaşıldığında dinden geriye onun kalacağını anlamanız gerekir.