Savaş endüstrisi için rant insanlık için yas zamanı

Beytullah Önce
Savaşın kârlı bir endüstri olduğu zamanlardayız; ne savaş kararı alanların ne de evlatlarının savaştığı zamanlarda…
Durum böyle olunca, düzen böyle kurulunca savaş çıkarmak, can hesabı olmaktan çıkıyor, maliyet ve bilanço hesabına dönüyor.
Kimin evladının öleceğine bakan yok.
Kimin, kim için öldüğünün ve öldürdüğünün önemi de…
Sıkılan her mermi, atılan her füze, sallanan her roket, kalkan her uçak, yürüyen her tank, kaldırılan her insansız hava aracı, yüzen her gemi, yapılan her operasyon, çıkan her çatışma; savaş politikaları güdenler için sadece siyasi ve iktisadi bir anlam ve değer ifade ediyor.
O yüzden bize barış getirmek istediklerini söylediklerinde rahatlıkla yalan söyleyebiliyorlar.
Ne zaman zorba bir iktidar altında ezilen bir ülkeye demokrasi ve insan hakları getirmeyi vaat etseler, ordularının peşi sıra ölüm ve kaos koşuyor.
Ne zaman bize vatan ve millet nutukları atsalar, anlıyoruz ki gerçekte ne uğruna olduğunu bilmediğimiz hesaplar için bizim çocuklarımızın cephelerde ölümden ölüme gitmesini istiyorlar.
Milli güvenlik ve çıkarlar söz konusu edildiğinde, o yerli ve milli çıkar odaklarının kimler olduğunu, sorgulamamızı istemedikleri politik kararların aslında kime hizmet ettiğini gizlemeye çalışıyorlar.
Dünya düzeninin çarkları böyle dönünce, düzenin efendileri nezdinde o çarklarda sıkışıp yitirilen canların değeri kalmıyor.
Yerel ve küresel, milli ya da uluslararası seferberlik edenler, bunun sonuçlarına insani gözle bakmıyorlar; onların gözlemlediği altın ve döviz piyasası, borsalar, tahvil piyasaları!
Hâl böyleyken ne zaman savaşın eşiğine yanaştığımızı hissetsem öfkem kabarıyor.
Ne zaman toplumsal haklar, siyasal talepler şiddetle bastırılsa kahrediyorum.
Ne zaman diyalog ve müzakere ile çözülebilecek meselelere askeri yöntemlerle yaklaşılsa ve bu kaotik yöntem bize barışçıl adlarla pazarlanmaya kalkışılsa mideme kramplar giriyor.
Savaş çıkarmak için barışın dilinden çalınan her kavramın fesada uğratılması derin bir üzüntüye dönüşüyor.
İnsan canının hiçe sayılacağı kaos, kriz, çatışma ve savaş ortamlarında çözümsüzlüğü besleyecek her türlü karar, operasyon, suikast, müdahale, tezkere vesaire bana gaflet olarak geliyor!
İşte bu yüzden politikacıların, savaş endüstrisinin sermayedarlarını besleyip büyütecek kararlarının, insanlığın doğduğu toprakları daha fazla kana, kedere boğmasına seyirci kalmayalım istiyorum.
Ne zaman ülkemizde ya da bölgemizde insan hayatını, kolaylıkla gözden çıkarılabilecek zararlar hanesine yazan kararlar alınsa teyakkuza geçiyorum.
Savaşın dilini duyunca barışın sesini yükseltmeyi vazife sayıyorum.
Bize anlatılmak istenen “çok haklı gerekçelerin” aslında kimin bilançosuna yazılacağını doğru anlamamız ve vicdanını köreltmemiş herkese düzgünce anlatmamız gerektiğini düşünüyorum.
Kendi sıcak koltuklarından doğru kışın soğuğunda ısınamayan, doğru dürüst aş pişmeyen ocaklara evlat acısını düşürecek her türlü şiddet ve savaş kararına imza atabilenlere karşı barıştan yana taraf olmanın önemini kavrayalım istiyorum.
Herkese “hain”, herkese “düşman” etiketinin kolayca, acımasızca ve tabi ki haksızca ve mesnetsizce yapıştırılabildiği bir vasata boyun eğmeyelim.
İnsandan yana, insanca yaşamdan yana, en temel yaşam hakkından yana, adaletten ve özgürlükte yana birlikte tavır alalım.
O zaman ne dış güçlerin oyununa geliriz ne de küresel sömürü düzenin efendilerinin bölgemizi savaşa sürükleyecek suikastlarına, askeri müdahalelerine, işgal ve katliamlarına geçit veririz.
Ve o zaman küresel zalimler kadar bölgemizi fesada uğratan yerel düzenlerin cenderesinden de çıkıp hep birlikte esenlik ve huzura hiç değilse bir nebze kavuşabiliriz.

Bir cevap yazın